Sizce Paketlerin Stabilitesi Neye Göre Değişkenlik Gösterir?

Başlatan Empat, 23 Mayıs 2019 - 07:20:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Empat

Ubuntu (18.04 LTS) dağıtımında ve Arch Linux dağıtımında farklı zamanlarda KDE masaüstü ortamını denemeye, kullanmaya imkanım oldu.

Arch + KDE'de 10 gün içinde 10 farklı bug ile karşılaştıysam, Ubuntu + KDE'de 10 gün içinde 5 farklı bug'la karşılaştım. (ortalama olarak)

Paketlerin stabilitesinin bir dağıtıma veya repository'ye bağlı olduğunu düşünmüyorum.

Nedenini aşağıdaki örneklememle izah edeceğim.

x paketinin sürümü 10 günde bir kez 0.1 daha arttırılıyor ve bu 10 gün boyunca paket test ediliyor.
Örneğin; x paketinin sürümü 30 gün öncesinde 10.1 ise, 30 gün sonrasında 10.4 oluyor.

y paketinin sürümü 5 günde bir kez 0.1 daha arttırılıyor ve bu 5 gün boyunca paket test ediliyor.
Örneğin; y paketinin sürümü 30 gün öncesinde 17.3 ise, 30 gün sonrasında 17.9 oluyor.

Bu durumda hangi paket daha fazla test edilmiştir?

Bu durumda hangi paket daha fazla test edildiği dolayısıyla, daha az bug içerir, yani daha stabildir?

Sonuç olarak; paketlerin stabilitesinin dağıtım veya repository ile ilgili olduğunu düşünmüyorum.

Paketlerin stabilitesinin, test edildiği süreye göre pozitif ya da negatif olarak değişebileceğini düşünüyorum.

Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
Everything for me is just Peace - Love - Coding. Also, as they say: I am a programmer, I have no life!

eronis

Dediklerinize katılıyorum ve işin matematiğine bakınca söyledikleriniz doğru. Lakin, dağıtım yada repository ile alakalı olmadığı görüşünüzü yanlış buluyorum;

Bir örnek vereyim Arch üzerinden yine. Arch Linux'u programları çok hızlı güncellediği için kararlılık konusunda bir sıkıntı doğurur, doğru. Ama Manjaro misal bu paketleri önce 7 gün boyunca test edip onayladıktan sonra kararlı dedikleri depo'ya koyarlar. Bu test sürecinde paketlerin bug'ları büyük oranda ayrıştırılır. 10 bug yerine 6 bug'a indirgemiş oluruz. Ayriyeten, Fedora'da misal sürümün çıktığı ilk gün yükseltmeyi yapmadıysanız muhtemelen bulabileceğiniz en kararlı Linux dağıtımlarından birini elinizde bulunduruyorsunuz. Ubuntu'nun son sürümünden daha yeni paketler bulundurduğu halde Fedora, Ubuntu'dan kararlı olmayı başarabiliyor. Fedora geliştiricilerini bu konuda takdir etmek lazım. Ubuntu'ya gelecek olursak, Ubuntu'daki bug'lar minimalize edildiği ve geliştiriciler bir şeyi çözecem derken başka birşeyi bozup iş partnerlerine zorluk çıkarmak istemedikleri için var olan bug'lara dokunmazlar. Ayrıca, yine dağıtım ve repository ile ilgili olarak, misal Arch Linux ve Fedora kullanıcıları projeye daha yakındırlar. Katkıda bulunurlar. Bunun sonucu olarak depolarındaki çoğu yazılım Ubuntu depo'larından daha iyi durumdadır.

Şimdi neden kararlılıkla güncelliğin değil, gelişme hızının alakalı olduğuna gelelim;

Çoğu insanın düşüncesi şu yönde, "Bir yazılımın kararlı olduğundan emin olmam için bir süredir etrafta var olan bir sürümü olmalı ve bu sürüm kendini kanıtlamalı." Bu makul bir önerme, ama pratikte tam tersi de işleyebiliyor. Yine iş yukarıda yazdığım geliştiriciler ve topluluğa kalıyor.

1- Yüzleşelim, güncel paketleri topluluk seviyor ve güncel paket sunan dağıtımlar çok daha fazla destek alıyorlar. Mint'in yerine Manjaro'ya, Debian'ın yerini Arch'a bırakması, Fedora'nın popülerleşmesi, Tumbleweed'in bir anda üstüne gidilmeye başlanması başka açıklanabilir mi? Destek aldıkları için daha iyi büyüyorlar.

2- Güncel paketlerde *bir şeyler hızlı bozuluyor olabilir ama bozuk olan şeyler de hızlı tamir ediliyor. Adamlar bunun için makul bir felsefe bulmuşlar, "Kullanıcıyı kızdırmadan güncelle." Buradaki mantık her güncel dağıtımın bir de beta test versiyonunu oluşturmaları. Arch Linux Testing ve Unstable, Fedora Rawhide, openSUSE Factory (Tumbleweed'den daha günceldir ve saç baş yoldurur) gibi dağıtımlar buna örnek verilebilir. Daha uzun süre ve dikkatlice test edilme ile "daha agresif test edilme" arasında elbette kalite farkı olacaktır ve bu kaliteye ihtiyacı olan kullanıcılar da biraz daha yavaş güncelleyen dağıtımları seçeceklerdir. Yine de burada önemli olan versiyonun kendisi değil, güncelleme hızıdır. Yine Fedora'yı örnek vereceğim çünkü çok sevdiğim bir dağıtımdır kendisi. Paketlerin Arch Linux ile Fedora versiyonları arasında öyle aman aman bir uçurum yoktur ama Fedora çok daha kararlıdır. Neden? Çünkü Arch Linux çok hızlı hareket ediyor. Korsan adımı atıyor da diyebiliriz. Bir anda çok geniş adım atınca bastıkları yer çok tekin yer olmayabiliyor. Buna kıyasla Fedora minik adımlarla yaklaşık aynı tempoda gidiyor. Bu yüzden Fedora güncel olmasına rağmen bu kadar kararlı olabildi. KDE'nin crash vermediği sayılı dağıtımdan birisidir kendisi. openSUSE'de bile (KDE dağıtımı diye bilinir kendisi) crash verdi ve daha kötüsü yanlış hatırlamıyorsam o zamanlar Leap versiyonunu kullanıyordum. Rezillikti :D

Uzun lafın kısası hocam, sağlam bir distrohopper olarak benim deneyimlerim bunlar. Piyasadaki bir takım dağıtımları elbet deneyemedim ama çoğu popüler dağıtımın çoğu sürümünü bir şekilde denedim. Evimde baya bilgisayarım ve hard diskim ve iyi bir internet bağlantım var. Yaklaşık 2011 yılından beri Linux camiasını takip ediyorum ve her dağıtımı severek kullanıyorum. Benim hala devam etmekte olan Linux maceramdan çıkardığım ders buydu. Saygılar :)
The Linux philosophy is 'Laugh in the face of danger'. Oops. Wrong One. 'Do it yourself'. Yes, that's it. --Linus Torvalds

illedelinux

Sizler kadar teknik bilgiye sahip değilim, konuya müdahil olmak adına sadece gözlemlerimi aktarayım.
Özgür yazılım camiasıyla tanışmadan önce malum işletim sistemiyle o kadar sorunlar yaşıyordum ki, artık sorunlar sıradan hale gelmiş onlarla birlikte kullanmak şart halini almıştı.
Özgür yazılım camiasıyla tanıştığımda testten geçmemiş paketlerin riski veya sorunları o öncesinde yaşadığım sorunların yanında çerez gibi geliyordu.
Dikkat ettiyseniz GNU/Linux'a yeni gelenler genelde testten geçsin-geçmesin paketlerin en yeni sürümlerini tercih ederler, çünkü sistemde uçuşan virüslerden savaşarak gelmiş gazilere bir paketin bugu sinek konmuş kadardır :)
Bu gaziler yeni tanıştıkları bu ortamda sorun olsun ama istediklerim de olsun diyorlar.
İşte bu özgür yazılımla çeliştiği için bir anlaşmazlık meydana geliyor.
Özgür yazılım ise sorun olmasın anlayışına öncelik verir, yani bir yazılım dört-dörtlük olmayabilir ama mevcut işini sorunsuz yapsın temelini taşır.
Bu temele en çok riayet eden büyük dağıtımların başında Debian gelir.
Lakin iki yıl önceki sürümler de yeni kullanıcılara genelde ters gelir.
Bu yüzden Ubuntu, Mint ve Arch tabanlılara yönlenirler.
Ubuntu, Mint, Mageia, Fedora, Nutyx, Alt linux'un bu dengeyi çok iyi yürüttüğünü düşünüyorum, bütün cazibesini AUR depolarına bağlayan Arch için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Ancak bu AUR depoları da yeni gelenlerin gözdesi durumunda, bir de böyle bir gerçek var.
Aynı anlama gelen AUR ile PPA depolarını karşılaştıracak olursak, kendim PPA depolarında neredeyse hiç sorun yaşamadım, AUR depolarında ise yaşadığım sorunların haddi-hesabı yok.
Şimdi soru şudur, madem bu iki depo aynı anlamda kişisel depolardan ibaretse bu fark neden oluyor?
AUR'cu kardeşlerimiz mi yeterli önemi vermiyor yoksa Ubuntu'nun stabil olması mı işi değiştiriyor?
GNU/Linux kullanmıyorum, onu yaşıyorum...

aderinkaya

Konu hakkında ki cehaletimi gidermemde bana OpenSUSE'nin Tumbleweed ve Leap sürümlerinin arasında ki farkı araştırmam bir hayli yardımcı olmuştu ve sonunda bende sizinle aynı fikirlere varmıştım. [mention=646418]@eronis[/mention] üstadın
Alıntı Yapbir şeyi çözecem derken başka birşeyi bozup iş partnerlerine zorluk çıkarmak istemedikleri
cümlesine de katılmadan edemiyorum.

Öne çıkmış belli başlı dağıtımların kararlılık farklılıkları bence firmaların yetersizliği yada kusurundan ziyade hitap etmek istedikleri kullanıcı kitlesinin ne istediğine bağlı olarak değişiyor. Bunu örnekleyecek olursak; Arch Linux kullanıcıları genellikle güncel kalmayı, son değişiklikleri yakından takip etmeyi seven kitle. Buda Arch'ın agresif bir bug research yapmasını engelliyor yada gerek duyulmamasına sebep oluyor. Kullanıcı kitlesine bakıldığında genellikle bilgi birikimi olan ve gelişmeleri yakından takip eden bir kitle.

"Bir yazılımın kararlı olduğundan emin olmam için bir süredir etrafta var olan bir sürümü olmalı ve bu sürüm kendini kanıtlamalı." önermesine baktığımızda ise evet test süresi uzadıkça kararlılık yapısı artıyor. Bunun benim tarafımdan en basit tecrubesi ubuntu 18.04.1 ile 18.04.2 arasında ki kararlılık farkı. Bionic beaver ilk çıktığında bir kaç defa sabahlamama sebep olmuştu buna karşın Deepin'e geçmiştim. Fakat bu önermenin de zıttına gelişen bir durum söz konusu. Son yıllarda siber saldırı vb konulardan ötürü kullanıcılara "Her zaman her koşulda güncel kalın" prensibi oturtuldu. Buda güncel dağıtımların kullanıcılar tarafından daha çok ilgi görmesine sebep oldu. Arz talep ilişkisi çerçevesinde güncel sistemlerede güncel kalırken stabilitesini arttırmaya yönelik zorlamalar başladı.

İşin sonunda vardığım kanı, paketlerin stabilitesi talep eden kitlenin ne istediğine bağlı olarak değişmekte şeklindedir.

eronis

Alıntı yapılan: illedelinux - 23 Mayıs 2019 - 17:57:23
Aynı anlama gelen AUR ile PPA depolarını karşılaştıracak olursak, kendim PPA depolarında neredeyse hiç sorun yaşamadım, AUR depolarında ise yaşadığım sorunların haddi-hesabı yok.
Şimdi soru şudur, madem bu iki depo aynı anlamda kişisel depolardan ibaretse bu fark neden oluyor?
AUR'cu kardeşlerimiz mi yeterli önemi vermiyor yoksa Ubuntu'nun *kararlı olması mı işi değiştiriyor?

Sorunu açıklayım;

1- AUR deposundan gelen paketler tar.gz formatında geliyor ve bilgisayarın paketleri kendi işlemci gücünü harcayarak derliyor. Bu sana hem daha yavaş, hem de daha hata vermeye yatkın bir deneyim sunuyor. Çünkü Ubuntu'nun ppa'larında direk .deb olarak indiriyorsun ve onun kurulacağına emin olabilirsin uçuk bağımlılık istisnaları dışında.

2- Arch tabanında keyring denen bir zıkkım var. Bazen saç baş yoldurtabiliyor. AUR'dan indirip bir süre bekledikten sonra paketin keyring'i uyuşmadığı için gerekli keyring'i indirme, mevcut keyring'leri güncellemenin yanı sıra, o keyring'e istisnai olarak izin verme yoluna kadar gidebilen dikenli bir yola sokuyor seni. PPA'da bu sistem yok. Keyring sistemi daha güvenli olduğu için kullanılıyor Arch'ta ama bence tartışmalı bir konu. İkisi de iki ucu pis değnek benim gözümde :D



Mesaj tekrarı yüzünden mesajınız birleştirildi. Bu mesajın gönderim tarihi : 23 Mayıs 2019 - 19:42:33

Alıntı yapılan: aderinkaya - 23 Mayıs 2019 - 17:59:30
İşin sonunda vardığım kanı, paketlerin stabilitesi talep eden kitlenin ne istediğine bağlı olarak değişmekte şeklindedir.

Biraz öyle, ama dediğim gibi topluluktan aldıkları desteğe daha çok bakar. Dağıtım gelişitiricileri sağlam bir işletim sistemi sunarlar, tamam da bu geliştiriciler sihirbaz değil. Hem bug report'larını çözsünler, hem güvenlik sorunları, hem halkla ilişkiler, hem dökümanlar, say say bitmez. Bu yüzden topluluk depoları oluşturmak zorunlu oldu. Ubuntu'nun topluluk depolarına girelim mi? Hangi program hangi versiyonmuş bakalım?

https://packages.ubuntu.com/search?arch=amd64&keywords=eclipse

3.8 versiyonunda. Yani 2012-2013 arasında bir zamandan kalmış bir yazılım. 2019 yılındayız ve hala güncellenmemiş. Ubuntu topluluk depoları bu durumda malesef. Eclipse deyince çok sayıda kullanıcının kullanacağı bir IDE düşünürüm ben ama onu bile ihmal etmişler. Bu örnekler say say bitmiyor. Bazı paketler hiç açılmıyor bile, çöküyorlar. Sorunlu ve eski paket kaynıyor depolar. Bu topluluğun desteğini alamamış dağıtımların akıbetidir. Ubuntu bu konuda en başarısız dağıtım diyebilirim rahatlıkla ve buna Canonical'ın geçmişteki hataları sebep oldu. Beni Ubuntu'dan caydıran da bu durum oldu :(
The Linux philosophy is 'Laugh in the face of danger'. Oops. Wrong One. 'Do it yourself'. Yes, that's it. --Linus Torvalds

tyko

[mention=646426]@eronis[/mention] tecrübelerinizi güzel bir şekilde paylaşıyorsunuz benim gibi Linux'u bilmeyenler için nerelere bakmam gerektiği konusunda yardımcı olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda forumda açtığım konu(https://forum.ubuntu-tr.net/index.php?topic=60663.msg646354#msg646354) ile alakalı olarak fikir veriyor o konuyu şu sıralar aklımı Fedora ve openSUSE çeldiği için açmıştım. Fedora'yı sevdiğinizden bahsetmiştiniz, günlük kullanımda openSUSE-Tumbleweed mi yoksa Fedora-Workstation mı kullanıyorsunuz? Birde sizce sunucuda hangi linux dağıtımı tercih edilmeli?

Yukarıdaki kişisel sorum dışında konunun takipçisiyim gelişmeler Linux hakkında bana yeni bilgiler katıyor. We love open-source :)