Dil bilgisi konusunda pek çoğumuz o kadar çok hata yapıyoruz ki, durum pek "İnternette/forumda dikkat etmiyorum!" ile açıklanabilecek gibi değil. Pek çoğumuz ne, nasıl yazılır bilmiyoruz. Ben şimdi kendi bilgim ölçüsünde yaygın yanlışlarımızın doğrularını anlatacağım. Yanlışlarım olabilir, düzeltin! Ama öncelikle şunu söylemeliyim ki; eğer hatalı yazmak istemiyorsanız, yazarken kafanızın karıştığı her durumda bir yerlerden doğrusunu kontrol edin. TDK'nın internet sayfasından olabilir, herhangi bir imlâ kılavuzundan olabilir ya da ek$i sözlükten de olabilir; bir bakın neyin nasıl yazıldığına.
Aklıma gelen yaygın yanlışlar:
1) "de" Bağlacı Kâbusu / Bulunma Hâl Ekia) Bulunma Hal EkiBu 'de' birleşik yazılır. Eklendiği kelimeye bulunma anlamı katar ve eklendiği sözcüğe göre
şekilden şekle girebilir (Yani sertleşmeye ve(ya) ünlü uyumuna uyar.):
"Çatal masada duruyor." - Burada 'de', 'da'ya dönüştü, ünlü uyumunu tutturabilmek için.
"Herkeste kitap var mı?" - Burada 'de', 'te'ye dönüştü, ünsüz sertleşmesinden.
"O kitap Ayşe'de."
"Ankara'da kar yağıyor."
"Bilgisayarımda Ubuntu var."
Bu örneklerin hepsinde gördük ki, '-de' eki, eklendiği kelimeye bulunma anlamı katıyor.
b) Bağlaç olan "DE"Bu arkadaşımız "dahi" (ilave) anlamı katıyor. Kesinlikle ayrı yazılmalıdır! Ünlü uyumuna uyar (yani duruma göre "de" yahut "da" olabilir.) ama sertleşmeye katiyen maruz kalmaz. YANİ "te", "ta" olmaz!
"Bu kitabı ben okudum, Ali de okudu, Ayşe de okudu."
"Sen de gelecek misin?" - Bakın burada anlıyoruz ki, birileri gelecek ve "Sen de gelecek misin?" diye soruluyor. "İLAVE" durumu var.
"Makas da alman lazım." - Bakın burada "Makas ta alman lazım." olmuyor çünkü daha önce de dediğimiz gibi bağlacımız sertleşmeye mağruz kalmıyor.
"Benim kızım elma da yermiş." - "Onu yer, bunu yer elmayı da yer." anlamında.
Şimdi birkaç karışık örnek verelim.
"Elmada kurtçuk var." - Kurtçuk, elmada bulunuyor.
"Çantamda elma da var." - Çantamda bir şeyler var, elma da var.
"Çantamda da elma var." - Cebimde elma var, elimde elma var, çantamda da elma var.
"Gerekirse sokakta da yatarım." - Orda yatarım, burda yatarım, sokakta da yatarım. Bakın burda "-ta" bulunma eki iken "da" bağlaç!
(Bu arada, örnek olarak bu saçma cümleler nerden geliyor aklıma bilmiyorum.)
2) Soru Eki "Mİ"Bu arkadaşımız sesli uyumuna uyar. Yani "mi", "mu", "mü"... olabilir. Asıl önemlisi, bu vatandaş HER ZAMAN ayrı yazılır! Başka açıklamaya pek gerek yok.
Örnekler:
"Geldin mi?"
"O gelen sen miydin?"
"Siz de gelmiyor musunuz?"
"Lotoyu tutturdum mu tutmayın beni." - Buraya dikkat! Burada "mu" soru anlamı taşımıyor, "Lotoyu tutturduğum zaman" anlamı taşıyor ama yine de ayrı yazılır. Ayrıca cümlemiz bir soru cümlesi olmadığından sonuna NOKTA koyarız.
"Bahçeye gül de mi ekeceksin?" - Örneğe bak be! Hem bağlaç olan "de" var, hem de soru eki "mi".
3) "ki" Bağlacı, Sıfat Yapan "ki", Zamir Olan "ki""ki" belirtme anlamı taşıyorsa ve kendisinden sonra isim geliyorsa sıfattır ve bitişik yazılır. Belirtme anlamı taşıyorsa fakat kendinden sonra isim gelmiyorsa zamirdir, bu durumda da bitişik yazılır. "ki" bağlacı ise ekseriyetle iki cümleyi birbirine bağlar ve ayrı yazılır.
Örnekler:
"Bendeki kitap çok yıprandı." - "Hangi kitap? Bendeki kitap." Bakın, kitabın hangi kitap olduğunu BELİRTTİK.
"Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır."
"Okuldaki ağaçları kesmişler."
"Benim kalemim bozuldu, seninkini alabilirmiyim?" !!! Bakın burada zamir oldu, zira bir ismin yerine geçti.
"Adamın arabası öyle güzel ki, gaza bastı mı uçuyor." - Bakın burada iki cümle var. 1- Adamın arabası güzel. 2- Gaza bastımı uçuyor. "ki" ile bağladık mı enfes oluyor.
"Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini." - Yine iki cümleyi birleştirdi. 1- Duydum. 2- Unutmuşsun gözlerimin rengini. (Bu arada örneğin güzelliğine dikizdiniz mi?)
"Anladım ki hiç kimse, hiç kimse sen değil." - Hehe, bu saatte yazınca böyle romantik örnekler geliyor insanın aklına.
"Niye ki?" - Burada iki cümle yok, malum. Ama anlam itibariyle bağlaç olduğu belli. Ortada olan bir durum (sorguladığımız durum) ile sorumuzu bağlıyoruz burada. Diyelim ki karşımızdaki bize küsmüş. Biz de soruyoruz: "Niye ki?". Küskünlüğü ile sorumuzu bağladık. Ama yazarken bunlara takılmak önemli değil zaten. Anlam olarak bunun bağlaç olduğu açık.
Yeter bu kadar. "ki"ye çok bile yer ayırdık.
4) Özel İsimler ve Kesme İşareti KullanımıMalum, özel isimlere gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır. Öhöm! Cümlemi düzelteyim; özel isimlere gelen ÇEKİM EKLERİ kesme işaretiyle ayrılır. YAPIM EKLERİ ayrılmazlar VE eğer yapım eki varsa, arkasından gelen çekim ekleri de ayrılmaz. İlk harf de hep büyük yazılır. (Dilimizdeki kurala bakın yahu!

Bir yabancıya Türkçe öğretmeye kalksak ne kadar zorlanır(ız).)
Örnekler:
Türkiye - gelsin bir çekim eki - Türkiye'ye
Türkiye - gelsin bir çekim eki - Türkiye'de
Türkiye - " " " " - Türkiye'nin
(Yeter)
Türkiye - gelsin bir yapım eki - Türkiyeli
Türkiye - gelsin bir yapım eki, sonra bir sürü çekim eki - Türkiyelilerinki (Abarttım biliyorum, ama dil bilgisi itibariyle doğru yazdım.)
Türk - gelsin bir yapım eki - Türkçe
Türk - gelsin İKİ yapım eki - Türkçeci (Türkçe öğretmenlerine deriz ya, malum.)
Türk - gelsin bir yapım eki, sonra çekim ekleri - Türkçemizin
İstanbul - gelsin bir yapım eki, sonra çekim ekleri - İstanbulluların
Türk - gelsin İKİ yapım eki, sonra çekim ekleri - Türkçecininkinin / Mesela "Türkçe öğretmeninin kaleminin rengi kırmızı." demek istesek şöyle de diyebiliriz: Türkçecininkinin rengi kırmızı. (Türkçe öğrenmeye çalışan bir yabancı bu kelimeyi gördüğünde apışıp kalır.

)
Burada önemli bir nokta var: Millet isimlerine doğrudan çekim eki de gelse bitişik yazılır: Türkler, Ruslar... (İlk harf büyük.)
5) Noktalama İşaretleriBurda bir şey açıklamayacağım. Çünkü çoğumuz kuralları zaten biliyoruz ama dikkat etmediğimizden yanlış yazıyoruz. Şunu belirteyim ki, ister forumda olsun, ister anlık ileti programlarıyla konuşurken olsun, ister SMS gönderirken olsun; cümlelerinin arasına nokta koymayanlardan hiç hazzetmem. Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum.
6) Hangi Kelime Nasıl Yazılır? Birleşik mi Yazılır, Ayrı mı Yazılır?Bu konuda pek kural filan yok. Aslında haddinden fazla kural olduğu için, çok kuralsız bir durum var gibi. Bir kelimeyi hangi dilden ithal ettiysek, hem o dilin kurallarına uyabiliyor hem Türkçenin. Dilimize kaç faklı dilden kelime girdiğini, bunların kurallarını filan düşünürsek...
Burada yapmamız gereken şey; çok sık kullandığımız kelimelerin nasıl yazıldığını iyi bir şekilde öğrenmek, bilmediklerimizi kullanırken bir yerlerden kontrol etmek, -eğer kontrol etme şansımız yoksa- kullanacağımız şüpheli kelimenin eşanlamlısını bulup kullanmak.
Örneğin "tabii" sözcüğü. SUDO dergisinde dört kez kullanılmıştı ve bunların üçü yanlıştı. Bu sözcük geldiği dilden ötürü böyle yazılır. Eğer yanına "ki" bağlacı getirirsek (ki ekseriyetle yaparız bunu); "tabii ki" şeklinde yazılır. "* tabi ki", "tabiiki", "tabi ki" şeklinde DEĞİL! Bu kelimeyi kullanırken yapmamız gereken ya bir yerlerden kontrol etmek ya da -daha basit bir yöntemle- eşanlamlısını kullanmak: "ELBETTE"
"Tabii" diyeceğimize "Elbette" diyebiliriz. "Tabii ki" diyeceğimize "Elbette ki" diyebiliriz.
Aklıma gelen bir durum da; "sert sessiz yumuşamasının" bazı kelimelerde olmaması. Bunun sebebi de yine kelimenin ithal olmasıdır.
Örnek:
"kitap" - "kitabı" / Burada yumuşadı.
"hak" - "Hakkımı yedirtmem!" / Burada sıkıyorsa yumuşatın!

"Hağımı yedirtmem." gibi bir saçmalık oluyor. Bu garip durum sebebiyle yumuşama olmadığı gibi bir de sert sessiz ürüyor.
"hukuk" - "Hukukun üstünlüğü..." / Yine yumuşama yok gördüğümüz gibi. "Hukuğun" olmuyor.
Dikkatimizi çekiyor ki maraz çıkaran bu kelimeler hep yabancı kökenli.
Bu konuda daha fazla açıklama yapmayacağım. Öğrendiğiniz kadarını öğrenin, öğrenemediklerinizi de sürekli kontrol edin. Sorunlu sözcüklerin çoğunu yazarken Hakkı Devrim bile imlâ kılavuzu kullanıyor!
Aklıma gelen bazı kelimelerin doğru yazılışlarını yazacağım:
hiçbir
hiçbir şey
herkes
herhangi
her şey (Lütfen Çağan Irmak'ın "Mustafa Hakkında * her şey" filminin afişine bakın. Adamlar filmin adını yanlış yazmışlar.

Bu arada, birleşik yazmak istedim, forum izin vermedi.)
Burada bir muamma daha geldi aklıma: Özel isim sert sessiz ile biterse, bu sert sessiz yumuşamaz. Ayrıca arkasından gelen çekim eki kesme işaretiyle ayrıldığı gibi "sert sessiz uyumu"na da uyar. Örnek: "Kitabım Çağan Irmak'ta kalmış." ("da", "ta" oldu.), "Zonguldak'a gidiyorum." (Yumuşama olmadı.) Fakat okurken, özel ismin sert sessizini -gerektiğinde- yumuşatmak makbuldür. Okunuş: "zonguldağa gidiyorum"
Diğer örneklere devam:
bir şey
bugün
her gün
affettim ("af ettim" filan değil!)
tabii ki
direkt (Bu da mühim. Batı dillerinden aldığımız bu kelimenin sonunda "t" vardır! Ama bu kelimenin yerine "doğrudan" kelimesini kullansak zaten sorun kalmaz.)
7) Anlatım BozukluğuBurada da kurallara girmeyeceğim. Tavsiyem şudur ki, yazdığınız cümleleri (özellikle uzun olanlarını) baştan sona bir okuyun. Bozuklukların önemli bir kısmını zaten göreceksiniz. Bu konuda hataların çoğu Özne/Yüklem Uyumsuzluğu oluyor. Zira bu iki öğe, dil bilgisi açısından en önemli iki öğe oldukları gibi bizim dilimizde birbirinden en uzak yazılan öğelerdir. Bir de cümle uzun olunca...
Uzun cümleleri hatasız kurmak hem bilgi hem de yetenek gerektiren bir şeydir. Bu yüzden eğer beceremiyorsanız kısa cümleler kullanın. Burada olumlu bir örnek olarak Tayyip Erdoğan'ı gösterebilirim. (Politik açıdan beğendiğim anlamına gelmiyor! Ayrıca bu parantezden, Tayyip Erdoğan'ı politik açıdan beğenmediğim anlamını da çıkarmayın.

)
Adam bir saat aralıksız konuşuyor, konuşurken upuzun cümleler kuruyor ve çok seyrek -ama gerçekten çok seyrek- anlatım bozukluğu yapıyor. Bu gerçekten alkışlanacak bir yetenek.
8)Yabancı Sözcük KullanımıBenim fikrim şudur ki; çeşitli sebeplerle dilimize girmiş ve artık neredeyse hepimizin bildiği yabancı kelimeleri kullanmamız yanlış değildir. Özellikle teknoloji ve kültür/sanat alanlarında genellikle ithal eden durumunda olduğumuzdan, yabancı kelimeleri de ithal etmek durumunda kalıyoruz. Düzgün bir TDK'mız olsa bir kelime dilimize yerleşmeden Türkçesini üretip piyasaya sürer. 2002 yılında kullanılmaya başlayan "euro"ya 2004 yılında "avro" demeyi akıl ederseniz geç kalmış olursunuz. Bakın "bilgisayar" kelimesi ne güzel! "Computer" dilimize daha yerleşmeden Türkçesi üretilmiş ve biz de benimsemişiz. Bilgisayara "computer"den başka bir şey diyen bir biz varız bir de Fransızlar. Diğer bütün milletler "computer" diyor.
Ancak (tekrar edeyim) dilimize yerleşmiş yabancı sözcükleri -yine genel kurallara uymak şartıyla- kullanmamız bence pek yanlış değil. Ve fakat, kalkıp da "relax oldum" demek akıllı bir insanın yapacağı bir iş değildir.
----
Neyse, aklıma gelen mühim hatalarla ilgili, bildiğim ve becerebildiğim kadarıyla açıklama yapmaya çalıştım. Umarım faydası dokunur. Unuttuğum çok mühim konular olabilir. İsterseniz onları da siz ekleyin. Ya da bana hatırlatın, ben becerebildiğim kadar açıklamaya çalışayım.