Çevirilerde Sık veya Ender Kullanılan Sözcükler ve Anlamları

Başlatan EsatYuce, 19 Şubat 2010 - 07:52:55

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

travego0403

@kulkke Bende çeviri yapmaya çalıştığımda senin gibi ikilemde kalıp bu işin bana uygun olmadığına karar vermiştim. :)

Üniversitede çeviri yaptığımız bir ders vardı.Aynı ordada ingilizce metni  anlıyor fakat Türkçe cümle kuramıyorduk. Acaba bu bizim eksik Türkçemizden ya da az kitap okumamızdan mı kaynaklanıyor?
"Matematik bir dildir ve bu dilde şairlere fizikçi denir." Richard Feynman

kulkke

#451
@travego aslında, bazı sözcükler için, terim olduklarından önceden belirli * bir şey var mı diye arada kalsam da; önüme örneğin "switch"li örnek gelse direk "geçiş yap" diye çeviririm ama o kadar çok kullanılınca acaba önceden böyle bir belirlenme var yahut oturmuş bir kalıp mı diye arada kalıyorum kendi adıma. =) Kalıplaşmış ise ya da önceden belirlenmiş ise, bana yanlış ya da yanlış olmasa da tam karşılamıyor gibi gelse bile kalıplaşmış deyip onu kullanıp geçmem gerekmekte diye çeviremeden kalıyorum.

İngilizce'den Türkçe'ye tümceyi anlasak da, aynı sözcük vurguları ile, aynı sözcük karşılamaları ile çevirmek, yani çok zor olmasa da uzun bir iş gibi sanırım en azından. =) Bazı kalıplar için, Türkçe'deki benzer anlamlı kalıp var ise almak kolay ama yok ise aynı şekilde çevrilince anlamın kaybolması var. Sanırım farkettiren biraz da o. Başka bir dilde düşününce, gene başka bir dilde çevirmeden sadece benzer bir şey söylemek o kadar "zahmetli" olmasa da, birebir aynısını düşünmek ve birebir aynısını çevirmek zor mu kolay mı tartışılır belki ama ardışık birkaç şey yapıp düşünüp dönüştürmek gerektiğinden biraz daha uzun ve süreçli, adımlı. En azından sadece tümce dizimindeki vurguları bile alıp yerleştirirken tümceyi ona göre tekrar tekrar modifiye etmek gerekiyor, yahut bazen önce darmadağınık olup onu normal o dilin tümcesine uydurmak gerekiyor; onlardan önce birçok şey yapmak gerekiyor. Yap-boz oynamak gibi önce, sonra biçimlendirmek, sonra onu dilin söylenişine ve fonetik söylem dizimine uydurmak, neresi başta neresi sonda sözcük öbekleri ile oynamak, ardından tekrar dilin söylenişine ve söylem dizimine uydurmak, sonra noktalamaları farkedip varsa koymak; tüm bunlardan sonra eğer söylenişi garip geliyorsa tümcenin, tekrar ikinci üçüncü adıma dönmek. Yazarken bile ne kadar uzun tuttu. =P Her zaman için yazdığım adımlar uzun sürmüyor ama o dilin normal söyleniş dizimine uydurmak çoğu zaman görece uzun sürüyor düzenlemeleri yaparken. Aynı şeyi aynı dilde yahut çok yakın ya da en azından benzerliği olan dillerde yapmak daha kolay olurdu belki ama Türkçe o kadar yakınsak bir dil de değil çoğunluklu çevirim için çevirilinen taraf olan dile.

heartsmagic

@kulkke, "bence" eylemi karşılırsa birebir cümle çevirisine gerek yok. "switch" derken aslında geçiş yapmak anlaşılsa da, belki onların da söylemek istediği "geçmek" eylemidir ki bence de söylenen odur cümlede. Çok zorlama böyle durumlarda bence :)

Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

maydin95

Alıntı Yap@maydin95 müfettiş sözcüğü dediğiniz gibi oluşturulmuş değil ancak. مفتّش sözcüğün arapça yazılışı ve mufattiş olarak okunur; fattaşa'ya gider yazılımı köken olarak. Taftīş sözcüğü ile aynı kökendendir ancak arada fattaşa ayağı vardır. Sözcüğün kökü tftş değil ftş'dir Aramca'daki ptş'den Arapça'ya girmiş olan. Dediğim gibi, başına önek ekleyerek Arapça sözcük türetemezsiniz. Arapça türetimler farklıdır. Arapça türetim yapmak için, önce sözcüğün Arapça kökenine inip, sorna orada türetim yapıp (ki zaten kullanımı varsa çoktan türetilmiştir büyük olasılıkla yahut yerine başka bir sözcük kullanılıyordur, belki bir olasılık türetilmedi diyelim ama) ardından onu türkçe fonetiğine göre aktarmanız gerekir. Bunun yapmanın ise anlamı olur mu?

Hayır تفتيش kelimesi aynen Türkçedeki gibi okunur: teftîş. Arapçadaki telaffuz kurallarına göre ت kelimesi 'te' olarak yani ince okunur.   مفتش  ise yine 'müfettiş" olarak okunur. Oradaki e tam e sesi vermiyor ancak en yakın e'ye yakın bir ses. Bu Beşşar Esed veya Esad arasındaki farka benziyor.

Alıntı YapCeviz sözcüğü ise, dediğiniz gibi değil; arapça okunuşu özgün halinde cawz'dir (جوز). Ceviz'e evrilmesi, tamamen fonetik olarak, Türkçe konuşan birinin kolayca dili döndüğü halidir. Muz ise Arapça mūz, Farsça olarak ise moz'dur. Muz olarak okunması gene tamamen fonetik zorunluluktandır. Elbette Arap alfabesi ile yazımında farklılık olmaz ama elinizdeki sözcük artık fonetik olarak kullandığınız biçimi ile, Arapça'nın modifiye edilmiş durumu. Ki bunu tamamen fonetik olarak tekrar köke gidip sonra tekrar kökten gelmeler için belli bir kural olmadığı ve bunu Türkçe'ye geçirirken yapmanız gerektiğini ve Türkçe dağarcığına girmiş olan Arapça sözcüklerin aslında değişmiş olduğu ve kökenine giderken Türkçe'deki durumu ile o kadar da alakası olmayacağını söylemek için yazmıştım.

ceviz için her dildeki gibi telaffuzları başka bir dile uymaz. Ceviz ise cevz gibi bir ses veriyor. a ile e karışımı. Bu dil değişe değişe ceviz olmuş. Daha doğrusu o şekilde okuna okuna. Arapça'da bazı harfler kalın bazıları ince okunur. İşte bu sebepten o geçen kelimeler İngilizcedeki Euro gibi Yüro olarak geçiyor. Okunuştan Türkçeye geçmiyor, yazılıştan geçtiği için böyle evrilmeler oluyor. Ama kelime türetirken ille de kökene inmeye gerek yok, Python çalışırken istihza yazı hazırlıyordu baktım neymiş diye gizlice alay eden diye bir anlamı var, aklıma hemen geldi o zaman alaycı da müstehzi olur diye ve baktım doğruymuş. Türetilirken ille köke inilmesin, mü- eki sanki Türkçe bir ek olmuş gibi. Tespitten bir kelime türetmek için SBT'ye kadar inmeye gerek yok.

Alıntı YapBunu kenara koyarsam; önceki eserleri okuyamamanın bir sorun oluşturduğu belirli olmakla birlikte, Osmanlı devrinde İstanbul'un bir bölümünde ve yönetim çevresinin dar kısmında konuşulan dile dönmek yahut onu "doğru" saymak, doğru bir tutum değil.

Osmanlıya kadar gitmeye gerek yok. Benim demek istediğim 50 yıl önceki günlük konuşma dilini bile anlayamıyoruz. 300 yıl önceye gitmeye gerek yok. Dil tamamen Türkçe olsun diye bir kaç kelimeyi karşılayan tek sözcük türetip koymaları dili yozlaştırmış oluyor.

Alıntı YapŞimdi sızıntıdaki yazıya gelirsem; ilk olarak, örnek verilen sözcükler büyük oranda doğru değil. Örneğin "elbette" sözcüğü için doğru hiçbir çeviri vermemiş. Ama ben örnek vereyim; "elbette" sözcüğünü tam anlamı olan "kesin olarak" sözcüğü karşılar. Keza al-battan sözcüğünden söz etmekteyiz ve batta kesin demek burada kullanıldığı anlamı ile. Yakın anlamlı ve yerine göre belki kullanılabilinecek sözcüklerin tam karşılamadığını söylemek sanırım çok da bir buluş sayılmaz. Ancak, eğer "elbette"yi "kesin olarak" karşılamıyor diyor iseniz veya diyen var ise, açıkcası ya sözcüğün anlamını bilmiyor ya da bilmiyorum.

Kuşkusuz bence de yanlış bir örnek olmuş, kesin olarak deseler daha iyiymiş ancak yine bir kaç kelimenin yerine tek bir kelime kullanılması yanlış değil mi?

Alıntı YapÖrneğin, gene yazıda verilen "takip etmek" topuğun-topuk izinin peşinden gitmek demek. Sızıntı yanında yakın anlamlı sözcükler ve "izlemek" sözcüğünü verip karşılamaz demiş. Nasıl izlemek karşılamaz?

Orada karşılamaz deniyor, ana düşünce bir kelimenin bir çok kelimeyi karşılaması mana kargaşası oluşturuyor diyor. Mesela televizyon seyredilir ancak çoğu kişi -ben de olmak üzere- izlemek kullanıyoruz. E televizyonun neresi izlenir ki, yoksa o ışıkların ekranda bıraktığı izlere mi bakıyoruz. İşte bu kelimeler arasındaki fark bakmak ile görmek, dinlemek ile duymak arasındaki gibi.

Alıntı YapBunu bir kenara bırakıyorum, bir sözcüğün birden çok anlamı olması kötü bir şey değildir. Arapça'da da, çoğu sözcüğün birden çok anlamı vardır. Sızıntı yazısı deyişi ile "tek başına tüm anlamları yüklenir". Bu tüm dillerde vardır. Bir başka dilin birçok sözcüğünü tek sözcük karşıladığı gibi, her sözcüğün de birden fazla anlamı ve her anlamın da kullanım yerine göre anlamca türevlenmesi vardır dillerdeki sözcüklerin.

Sizin örneğinize geçeyim. Önce "teklif" için yazayım. "Teklif"in Arapça'daki anlamları, Türkçe'de kullanılanlar ile ayrıktır oldukça. Teklif Arapça ilk anlamı ile zahmet demektir. Diğer anlamı ile ise Arapça'da seremoni sözcüğünü ve başkasına gösterilen saygıyı, alınan yükü karşılar. (Birden fazla anlamı olan ve bu anlamlarda da  birden fazla yabancı içerik sözcüğünü karşılayan bu sözcük nedeni ile de Arapça pek de kısır, yetersiz olmamıştır ve de, bu sav üzerinden gidiliyor ise belirteyim dedim). Teklif'in diğer anlamı yani Türkçe'de kullanılan anlamı (ki Türkçe içinde doğmuş bir anlam gibi daha çok) birinin kabulüne bağlı bir öne sürümdür. Öneri, kötü bir çeviri değildir. Hakeza, zaten teklif sözcüğü Türkçe'de farklılaştırılmış bir sözcüktür, buradan yola çıkacaksak çok ayrı.

Tavsiye sözcüğüne gelince, vesayet olarak Türkçe'de kullanılan waṣāya'dan, o da wasa'dan, o da eski sami dil kökenlerinden gelir yani Aramca'dan yahut İbranice'den giriş yapmıştır. Bu sözcüğümüz de, birden fazla sözcüğün yerine kullanılır ancak tek anlamı vardır. Sızıntı dergisinin kötü diye tanımladığı yani. Vasiyet etmek ve sipariş sözcükleri ile karşılanan anlamlarını Türkçe'de kullanmıyoruz. Kullanılan anlamı, öğütlemektir. Öğütlemek farklı bir hiyerarşi belirtir hale geldiğinden ise, diğer bir çevirisi olarak yol göstermek sözcüğü gene çevirisidir. Yani, öneri, tavsiye sözcüğünün eşanlamlısı yahut karşılayıcısı değildir. Belki sadece yakın anlamlısı denilebilinir.  Karşılayan sözcükler farklıdır. Kimsenin de tavsiye sözcüğüne öneri sözcüğünü önerdiğini hiç düşünmemekteyim.

Türkçede her duruma göre farklı bir kelime olması ile diğer dillerden çok üstündür -geçen kelimeler farklılaşsa bile-. Biz o dili bırakıp o kısır dillere benzemeye başlamışız. Tamam o teklif Türkçede farklı bir anlamda kullanılıyor olabilir ama türetme yapılacaksa Arapçadeki Teklife göre değil Türkçedeki Teklife göre türetim yapılmalı.
Öneri için kötü bir çeviri demedim. Teklif ve Tavsiye ile ayrılması gerekir dedim. Geçenlerde add-on ve plug-in aralarında and bağlacı varken geçiyor. Ben bunu nasıl çevireceğim dedi arkadaş. O iki kelime yerine eklenti kullanılsın dedik, Türkçede fark yok ama İngilizcede var. İşte bu gibi İngilizcedeki İntelligenceyi Zeka veya İstihbarat olarak çevirirken ne güzel dilimiz var diyoruz. Suggstion ve Recommend kelimelerinin çevirirken de her ikisine de öneri demek yerine tavsiye ve teklif olarak ayırsak daha iyi olur.

Yakın anlamlı denilebilir. Ancak çoğu arkadaş Recommended System Requirements'i Önerilen olarak çeviriyor. Bunları ayırmak lazım. Ne zaman öneri kullanılır dersek aynen forumun Öneriler başlığındaki gibi Teklif ve TAvsiyeleri isteyen şeylerde kullanılabilir.

Alıntı YapLatin harflerinin zararı konusunda ise; Kiril alfabesinin, Arap alfabesinin, Devanagari alfabesinin ve ya herhangi bir alfabenin zararı ne olabilir bilemedim. Harfin zararı nedir ki? Bir dile daha çok uygun gibi bir şeyler tartışılabilinir ama zarar diye bir şey mi olur?

Hızlı yazılması konusunda ise, Osmanlıca, Osmanlı zamanında da kullanılan eski alfabe ile not almak daha kolaydır; ve belirtmek isterim ara not olarak - çok bilinen bir yanlıi olsa da - eski alfabe, Arap alfabesi değildir. Osmanlıca'da hızlı yazmak esastır ve örneğin bu yüzden birkaç istisna hareke dışında genellikle Arap alfabesindeki kısa ses harekeleri kullanılmaz. Ancak, iş okumaya yahut okunacak metin yazmaya gelince işbu harekeleri kullanman gerekir. Ki bu dediğim Arapça sözcükler için geçerli. İş Türkçe sözcükleri yazmaya gelince, tüm sesleri göstermen gerekir. Ne kadar kısa, ne kadar uzun, aslında biraz buna da bakar. Görece kısa mıdır, yani sesleri göstermezsen, daha az Türkçe sözcük seçersen, "güzel yazı"dan uzaklaşırsan evet daha da kısalır. Latin harfleri ile de kötü yazarsan kısalır ancak; tabi bazı sesleri atmakta olduğu kadar kısalmaz.

Ama daha hızlı yazmak ise, stenografi var. Kiril alfabesi, Osmanlı'da da kullanılan arabi-farisi alfabe, Arap alfabesi, Latin alfabesi; hepsini hız anlamında listenin gerilerine atar tüm türevleri.

Harfin yararı olarak demek istediğim daha hızlı okumayı sağlaması. Zararı ise TÜrkiye kaç yıl kaybettirmesi bana göre. Harf değişikliği onca yazılan kitabı bir kenara atmak demek.

Osmanlıdaki Alfabe tam Arap alfabesi değil tabiki. Mesela Ç, P gibi bir kaç harf var eklenen. Ancak dat, peltek z ve z yine kullanılıyor.

Harekeler için ise gerekmediği sürece kullanılmıyor. Mesela iki sözcük karışacaksa o zaman kullanılıyor bildiğim kadarıyla ama genelde kullanılmaz Arapçadaki gibi. Bizim sesli harfleri yazmadığımız gibi düşünebiliriz. Yks bz bu yzy yn anlyrz dgl mi. Bu da hz gtryr.

Arapça sözcükler kullanılıyorsa o kelimenin ne olduğu açısından kullanılıyor harekeler ancak bendeki Osmanlıca kitaplarda ayetler dışında hareke görmedim. Sadece Elif ile kelimeye başlarken kullanılıyor.

Yalnız şu Kiril alfabesi stenografi ile düşününce tüm alfabeleri arkaya atar dediniz. O alfabenin yazılışı çok zor gibi geldi bana.

Alıntı YapBu bir yana, sızıntı dergisi bilimsel bir dergi değildir ve referans da değildir. Kimseye, hiç ama hiç olmamalıdır - keza içerisindeki doğru bilgiye rastlamak oldukça zor. Arapça'yı iyi bileceğini düşündüğünüz bir dergi kadrosunun çıkardığı dergideki, bu konuda yazı böyle ise gerisi için bir bakı oluşturuyor ister istemez zaten.

Dergiye yazı yazmak için araştıran ve para alan kişiler olmadığı için bana göre ilmi bir dergi. Bir profesör veya doçent yazıyı yazdıktan sonra tüm kaynakları veriyor oraya. Ondan dolayı ilmi bir dergi bana göre. Ama bu yazı için bir fikir yazısı diyebilirim. Doğru olan yanlarını söylemek istersem yazının bir misalle:

"'Düşünce' kelimesi, 'tefekkür, teemmül, tefelsüf, murakabe, kanaat, mülâhaza' kelimelerinin vazifesini tek başına yüklenmek mecburiyetinde kalmıştır."

Buradaki kelimeleri tek tek incelemenizi tavsiye ederim. Bendeki Osmanlıca Büyük LÜgatın internete verilmiş hali http://www.osmanlicasozluk.net sitesinde var. Orada çok güzel bir şekilde açıklıyor.

Alıntı YapNeyse, sözcük dağarcığı konusunda ise; bunun üç nedenini sıralayabilirim. Birincisi, çok sayıda katledilen birleşik sözcükler. Kalkıp, kuyrukluyıldız gibi sözcükleri yokedip durursanız, haliyle sözcük dağarcığı önemli bir oranda zaten düşer. İkinci olarak Türkiye, okuyan ve günlük dilde fazla sözcük kullanan bir ülke değil. İkinci ve şimdi söyleyeceğim şey birbirini etkilemekte olarak, Türkiye, eğitim-öğrenim sistemi iyi ve sağlıklı bir ülke değil görece.

Son bir şey var, üstte neden türetilemeyeceğini söylediğim gibi belirtmek isterim ki; başka bir dilden olan bir sözcükten türetim yapmak, sözcüğün kökeninin çıkarsanamayacağı sözcükler türetir. Bu, sözcükler ile konuşup sözcükler ile nesneleri imleyen bir süreç açısından sağlıklı değil. Kaldı ki, başka dildeki sözcük türetimi de yukarıda yazdığım gibi zaten.

Türkçede 7000 kelime varken diğer dillerde 80.000 kelime koyuyorlar kitaplara. Aslında biz de şu kelime takıntımızdan vazgeçsek 120.000 kelimelik kitap rahat yaparız ancak...

Türetime gelirsek ben ille diğer dilin kökenine inilmesi taraftarı değilim. EĞer tespit gibi bir kelime türetilecekse Arapçaya inmeye gerek yok, onu Türkçe bir kelime olarak algılayıp türetmek lazım. Yoksa ingilizcedeki kökeni sabit olan bir sözcük için sabitten bit türetilme olmasın.

Alıntı YapYazinin yukarida alintiladigim kismina istinaden, elma yedigimizde meyve yedigimizi soylersek sacmalamis mi oluruz? Bu biraz bana asiri ozlestirmecilik gibi geliyor. Sizin de fikirlerinizi duymak isterim.

Aslında oraya saçma değil de başka bir sözcük gelecek. Elma yediğimizde meyve yediğimizi söylesek yanlış değil tabii ki ancak armuta da çileğe de meyve dememek lazım her zaman. Pazardan meyve aldım demek tavsiye ve teklifi de kapsayan bir şey için öneri demek anlamına gelir, ancak sabah meyve akşam da meyve yedim yerine sabah elma, akşam armut yedim demek de foruma yeni bir özellik tavsiye ettim onlar da bana benim yapmamı teklif ettiler anlamına gelir ve mana daha kolay anlaşılır.

_________________________________________________________________________________________

Alıntı yapılan: heartsmagic - 02 Eylül 2011 - 17:01:09
"options" meselesi Windows Türkçesi midir bilemiyorum ancak önümdeki Firefox'un Windows sürümünde "Seçenekler" olarak çevrilmiş durumda :) Linux tarafında nasılde hatırlamıyorum ancak sanki orada "Tercihler" diye tercüme edilmişti diye hatırlıyorum.

Ortak çevirinin şu durumda kişileri bağlayıcı bir durumu yok ne yazık ki. Dileyen Launchpad üzerinden dilediği gibi çeviri yapabiliyor.  Birinin bu işi üzerine alıp teker teker paketleri denetlemesi gerekmekte belki ya da gözüne çarptıkça düzeltecek. Fakat ileride tekrar aynı sorunun yaşanmayacağının garantisi yok maalesef.

Ben olsam çeviri yaparken ctrl ve alt tuşları der geçerdim.

Ben de Control yerine Ctrl derdim ancak bir de Tab tuşu var, tabi Back Space falan. Windows 7 sanal klavyede Tab "Sekme" olarak Back Space de Geri Al olarak çevrilmiş. Ancak Alt ve Ctrl'ye dokunulmamış. Tabi Shift de var Üst Karakter olarak. Google ve MS üst karakter diyor. Onları ne yapacağız.

Options için bazen Ayarlar ama genelde Seçenekler derim. Preferences için ise her zaman Tercihler. TBD Türkçe olsun diye aşırıya kaçmış bence.Firefox tercümesi biraz aşırı gibi bana kalırsa. İstisnalar yerine Ayrıcalıklar yazıyor, ondan sonra en basit Cancel için Vazgeç. Bana kalırsa onlar düzeltilmeli çünkü Ayrıcalıklar o kullanıldığı Seçenekler penceresinde saçma duruyor. Çünkü Resimleri Göstermemek etkin iken yanındaki ayrıcalıklar iyi durmuyor, tam anlamı vermiyor.

Bu arada benim de aklıma bir şey takıldı: Bilgisayarı yeniden başlata basınca "... istediğinizE emin misiniz" ve kapata basınca "... istediğinizDEN emin misiniz" çıkıyor. Ben 1.sini kullanıyorum ama biri daha doğru gibi geliyor bana.
Din; ilimle birleşirse nefaset, cehaletle birleşirse rezalet, siyasetle birleşirse de felaket olur.

ubuntuki lilith

Oldukça uzun açıklamalı yorumlar görüyorum ve bu açıklamalar içerisinde konu bir yerlerden başka yerlere gelmiş gitmiş.
Lütfen bu çeviri hususunda, Launchpad'deki sözcükler ve buna dair önerilerimiz, programına göre hangi çevirinin uygun düşeceği gibi bir çerçeve etrafında tartışmalarımızı yürütelim. Bizim çevirilerimizin dışında kalan diğer ispat girişimlerimizi karşılıklı olarak bu başlıklar üzerinden değil ama çok gerekli ise foorum içi özel iletişim yolları üzerinden yapalım. Böylece başlık karmaşıklıktan uzaklaşır.

kulkke

#455
@maydin95 ilk olarak, daha genel bir yanıt vereyim.

Her dil, diğer dillerdeki tüm sözcükleri gene bir sözcük ile karşılamak zorunda değildir. Baltık çevresinde konuşulan slav dillerinde gitmek için farklı farklı oldukça sözcük var ama Türkçe karşılamıyor tek bir sözcük haricinde, gene Türkçe'deki çoğu sözcüğü Arapça tek sözcük ile karşılıyor, dillerdeki kar sözcüklerini Türkçe çok az, Arapça, Farsça hiç karşılamıyor "kar" anlamına gelen sözcükler haricinde. Bu dilin kendisinden kaynaklanır; bir eksiklik değildir. Dilin gelişimi bunu getirir; her dilde bazı şeyler tek bir sözcükle bazıları ise özeline inerek karşılanır; bu tamamen dilin geliştiği yerin gereksinimleri ile ilişkili. O topluma gerekmiş diğerine gerekmemiştir nüans farklılıkları yahut bir dil sözcük ile karşılarken diğeri anlatım ile karşılamıştır. Neyse, bu ayrı bir konu.

Dediğiniz örneklere gelirsek; altını çizerek söylüyorum; o yazıda geçen hiçbir Arapça sözcük grubunu, tek bir Türkçe sözcük karşılamaz. Bu iddia, o yazıyı yazanın asılsız ve temelsiz bir savıdır.

Örneğini söyleyeyim;

Tavsiye = Öğüt, Yol Gösterme
Teklif = Seremoni, Öneri (Öne Sürüm) [Arapça'da başka anlamları da var onları geçiyorum]

Sızıntı'da yazanın yaptığı ise her ikisi için de, Öneri ve Seremoni sözcüklerini Arapça'da karşılayan teklif sözcüğü için; daha yaygın olan öneri sözcüğünü karşılık olarak ele almak. Ardından teklif = öneri denklemini oluşturduktan sonra nereden türediği bilinmez bir şekilde tavsiye ve teklif = öneri denklemini uydurmak. Ardından ise, bakın farklı nüansları olan iki sözcüğü tek sözcük ile karşılar olduk demek. Ama ortada zaten böyle bir durum yok; teklif sözcüğünü karşılamak için seremoni ve öneri ve öne sürme sözcükleri varken gene tavsiye için öğüt yahut yol gösterme sözcükleri var.

Ortada dediğiniz gibi ("bir kaç kelimenin yerine tek bir kelime kullanılması yanlış değil mi?" biçimde yazdığınız) bir durum yok. Bir kaç sözcük yerine bir sözcük kullanılmıyor. Sızıntı'daki kişi kafasına göre karşılıklar kurup, sonra onlar doğruymuş gibi üzerinden tezler geliştirmiş. Ama yok öyle * bir şey.

Ben oturup 2/2 kesirinin karşılığı 1 olmasına karşın, 2/2 kesiri doğal sayılar kümesinde hem 1, hem 2, hem de 3 ile ifade ediliyor diye * bir şey uydursam; ardından kesirler saymak için kullanılınca hesaplamalardaki ince ayarlar ortadan kalkıyor, doğal sayılar kümesine "tamsayı/tamsayı" ile tanımlanan kesirleri de alalım doğal sayılar kümesi diğer türlü anlam kaybediyor desem herkes bana güler. Sızıntı'daki yazının da tam karşılığı bu. Ortada zaten 2/2'nin 1 ile eşit sayıldığı gibi 2 ile eşit sayılması gibi bir durum yok (bizim örneğimizde ise öneri sözcüğünün hem teklif hem de tavsiye ile aynı anlamda sayıldığı yok).

Diğer bir noktada, Sızıntı bir bilimsel yayın değildir. Yani bilimsel yayın olmak için kriterleri geçiyorum, zaten uymuyor, bir bilim dergisi yahut popüler bilim dergisi olmadığı gibi bilimsellik ile alakası yoktur. Sızıntı, bazı popüler bilim konularını diğer popüler bilim kitaplarında anlatılanlardan çok daha yüzeysel biçimde ve Arapça-Farsça sözcükleri zorlama seviyesinde kullanarak (ki bazen yanlış da kullanabiliyorlar sözcükleri, o da ayrı bir konu) bazen doğru bazen yanlış bazen ise çarpıtarak yahut eksik olarak yazıp sonra onları Hristiyan yaratılışçılarının bir kısmının tezlerindeki gibi "Yaratıcı'nın evreni düzen içinde tutması" ve "Yaratıcı'nın evreni kontrol etmesi, kontrol etmese idi hepimizin sonunun geleceği, ne büyük düzen; * her şey aslında bir kontrol altında, başıbozukluk yok" gibi aslında alakası olmayan hatta bazen düzensizlik ile alakalı şeyleri buna çarpıtarak yorarak noktalanan güdük ve yetersiz yazıların [bu noktada belirtmek isterim, bu söylediklerimin Yaratıcı ile ilgisi alakası yok, zaten Yaratıcı düşüncesi ve inanışının da evrende düzen mi, düzensizlik mi, denge mi olup olmadığı ile de alakası yok]; bazı Osmanlı alışkanlık ve toplumsal yaşayış anektodlarının, Din Psikolojisi adlı psikolojik hiçbir yeterliliği olmayan İlahiyat ve İlahiyat doktorası çıkışlı kişilerin yahut onlardan bile olmayan alakasız kişilerin "sıfır" düzeyinde yetkinlik ile psikoloji yazıları yazdığı (ki bence bu tek başına bir "suç" bile, oldukça ağır sonuçları olabilir karşı taraf için hakeza), Hanefi ikitadının ana akımının dışına çıkmayan sadece din ile ilgili yazılar ile yukarıdaki örneğini verdiğim matematik konusu gibi olan ve yazdıkları alanda hiçbir yetkinliği olmayan kişilerin yazdığı düşünce yazılarıın alt alta konulup baskıya sürüldüğü bir "kağıda yazık etme" halidir. Bilimsel içeriği, 80 iq seviyesindeki bir yeni lise öğrencisinin önüne bazı akademik yayınları alıp atıf yaparak birşeyler yazmaya çalışmasından hallice bile değil.

Profesör ve doçent konusu ise apayrı; hangi bölümlerdeki kişiler veriyor bilmiyorum (ki bana o bölümler pek de İlahiyat dışındaki bölümler gibi gelemiyor) ancak pek öyle olduğuna emin olamasam da zaten Türkiye'de akademik titr almak oldukça kolay ve "akademi dışı" iş ve ilişkilerle de alakalı olduğu gibi, 12 eylül sonrasıdna alakasız adamların kolayca hemen yükseltildiği gerçeği var iken o durum bile pek güvenilecek bir şey değil. Açıkcası pek inandırıcı da gelmiyor bana akademi konusu da; eğer varsa da böyle bir durum dediğimden farklı değildir. Ortaya çıkan şeyler gözönünde keza.

İşin ideolojik kısmına girmiyorum dergi için, o zaten ayrı bir konu.

---

Geleyim ceviz yani cawz konusuna. Orada örnek verdiğim, fonetik olarak değişime uğradığı sözcüklerin ve bunun da pek bir sistematiğinin olmadığı. Cawz ile ceviz okunuşta benzer ama aynı değil, açıkcası farklı da denilebilinir. Ben onu orada muz ve ceviz sözcüklerinin farklı alındığını; türetim için sözcük kökenine dönülürken Türkçeleşmesinden çıkmak gerektiği ve bunun fonetik olarak da zorluğunu ve Arapça'nın değişerek dile girdiğini ve bunun türetimde zorluk getireceğini söylemek istemiştim. Anektod idi o; neyse.

Arapça'daki çoğu sözcük, aslından çıkarılarak söylenilir Türkçe'de ve bunun bir kuralı yok, söylediğim sadece bu.

---

Bu arada, Kiril Stenografisi değil doğrudan Stenografi demiştim. Oldukça hızlı yazılıyor Stenografi'de ve tüm alfabelerden daha hızlıdır. En başta, bir alfabe öğrenmek ne kadar zor ise bu da o kadar zordur ama tüm diğer alfabeleri hız konusunda geride bırakır. Okunuşu da kolaydır. Eğer hız istiyorsanız dediğim gibi öğrenmeniz gereken Osmanlıca değil budur.

Osmanlıca konusunda ise, Arapça yazarken sessiz harfler gösterilmezken, Türkçe yazarken harekeleri göstermeniz gerekmekte. Cereyan yazarken sessiz harfler ile yazabilirsiniz ama atıyorum biz, hız, kurultay, anlaşılıyor gibi sözcükler yazacaksanız tüm seslileri de göstermeniz gerekecektir. Kural böyle olduğu gibi zaten bz yazamazsınız örneğin biz için. Onun bez de olma olasılığı var, baz da, boz da. Bükümlü dilden değil ki sesli harfleri kafanıza göre atabilesiniz; attığınızda anlaşılırlığı kalmaz. O kadar da hız getirmez Türkçe sözcük kullandığınız ölçüde; zaten Osmanlıca hıza dayansa da ondan daha hızlı alfabeler var iken onu seçmek hız için, o kadar da doğru bir tercih değil.

Bunun yanında Osmanlıca, Türkçe ile yazımda sorun da çıkartır. Bunu aşmak için bazı yollar da denendi örneğin. Tamamen uyumlu bir alfabe de değil Türkçe ile yani.

----

Söylediğiniz tüm sözcükleri tek tek açıklamaya başta üşenmiştim ama yazayım aslında.

"temaşa etme, Bir gösteriyi izleme" anlamı, seyir sözcüğünün sadece Türkçe'de kullanılan bir anlamı. İzlemek ise takip etmek anlamında ama yani siz sadece Türkçe'de olan bir "seyir" sözcüğün anlamı ile karşılaştırma yapıyorsunuz. Bu zaten yanlış bir karşılaştırma olduğu için geçiyorum.

tefekkür (tafakkur) - fikir, fkr'den gelir - düşünceye dalma, düşünme [düşünce değil]

murakabe (murakaba) - riḳāb'dan gelir - kontrol etme, denetleme [düşünce değil]

kanaat - kani, ḳnˁ'den gelir - iki anlamı var biri kanı yahut yerine göre görüş, diğer ise yetinme [düşünce değil]

mülahaza - lahza, lhz'den gelir - gözden geçirme, lahza etme (dikkatle bakma) [düşünce değil]

teemmül - emelden gelir - düşünüp taşınma, etraflıca düşünme [düşünce değil]

tefelsüf - antik yunanca felsefe sözcüğünün Arapçalaştırılmış hali [düşünce değil]

Bunları alıp alakasız olarak düşünce sözcüğü karşılıyor derse biri, gene matematik örneğindeki 2/2'yi 3 sayısı karşılıyor doğal sayılar kümesinde der gibi, onu ciddiye almamızın gereği kalmaz. Siz de almayın, alınacak tarafı yok.

----

"Türkçede 7000 kelime varken diğer dillerde 80.000 kelime koyuyorlar kitaplara. Aslında biz de şu kelime takıntımızdan vazgeçsek 120.000 kelimelik kitap rahat yaparız ancak..." yazmışsınız; son söyleyeceğim bunun üzerine. Türkçe'de birleşik sözcükler katledilip sözcük sayısı azaltıldığı için ama daha çok eğitim sisteminden ve günlük konuşmada Türkiye'de kullanılan sözcükler az olduğu için kitaplarda az sözcük var. Bu bir Türkçe değil, eğitim-öğrenim sorunu ve ve toplumun kültürel seviyesinin bir sorunu.

"Türkçe şu kadar gelişkin", "şu kadar iyi bir dil", "şu kadar potansiyeli var", "şu kadar uygun" değil dediklerim aynı zamanda. Bunlar başka konular, tartışılabilinir de. Ama yazıda geçenler ve ona paralel düşüncüler benim üzerine konuştuğum.

-------------------------

Konuyu dağıtmak istemem. Ben iletiyi yazarken yazılmış bir yazı; ben dağıttım biraz konuyu, özür dilerim onun için de.

Bu arada, abort için "durdur" mu kullanılıyor "iptal" mi? Yaygın olan başka * bir şey var mı ya da?

not: haklısınız bilmekteyim konu dağılması konusunda.

furkankalkan

Alıntı yapılan: kulkke - 17 Eylül 2011 - 18:57:41

Konuyu dağıtmak istemem, ben yazarken yazılmış bir yazı; ben dağıttım biraz da konuyu, özür dilerim onun için de.

Bu arada, abort için "durdur" mu kullanılıyor "iptal" mi? Yaygın olan başka * bir şey var mı ya da?
kullanım yerine bağlı ama iptal daha mantıklı geliyor bana çünkü gprologta falan çalışırken yanlış bişey yazdığımda iptal etmek için ctrl+c ye basıp (a)bort tuşuna basıyorum.Programı durdurmak içinse yine ctrl+c ye basıp (b)reak tuşuna basıyorum.
Lover
twitter.com/furkan_kalkan1

heartsmagic

Alıntı yapılan: ubuntuki lilith - 17 Eylül 2011 - 18:45:39
Oldukça uzun açıklamalı yorumlar görüyorum ve bu açıklamalar içerisinde konu bir yerlerden başka yerlere gelmiş gitmiş.
Lütfen bu çeviri hususunda, Launchpad'deki sözcükler ve buna dair önerilerimiz, programına göre hangi çevirinin uygun düşeceği gibi bir çerçeve etrafında tartışmalarımızı yürütelim. Bizim çevirilerimizin dışında kalan diğer ispat girişimlerimizi karşılıklı olarak bu başlıklar üzerinden değil ama çok gerekli ise foorum içi özel iletişim yolları üzerinden yapalım. Böylece başlık karmaşıklıktan uzaklaşır.

Ben de şu öneriye katılıyor ve konunun başlığın amacına uzak şekilde seyretmemesini rica ediyorum. Aksi takdirde bu kadar detaylanan iletileri bölüp, içeri almak zorunda kalacağım. Arada sorularn sorular, verilen cevaplar da güme gitmiş olacak. İki taraftan da rica ediyorum, artık konu noktalansın lütfen.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

maydin95

#458
Tamam o zaman ben de bitireyim ancak çok küçük bir şey yazmak istiyorum.

Alıntı YapSöylediğiniz tüm sözcükleri tek tek açıklamaya başta üşenmiştim ama yazayım aslında.

"temaşa etme, Bir gösteriyi izleme" anlamı, seyir sözcüğünün sadece Türkçe'de kullanılan bir anlamı. İzlemek ise takip etmek anlamında ama yani siz sadece Türkçe'de olan bir "seyir" sözcüğün anlamı ile karşılaştırma yapıyorsunuz. Bu zaten yanlış bir karşılaştırma olduğu için geçiyorum.

tefekkür (tafakkur) - fikir, fkr'den gelir - düşünceye dalma, düşünme [düşünce değil]

murakabe (murakaba) - riḳāb'dan gelir - kontrol etme, denetleme [düşünce değil]

kanaat - kani, ḳnˁ'den gelir - iki anlamı var biri kanı yahut yerine göre görüş, diğer ise yetinme [düşünce değil]

mülahaza - lahza, lhz'den gelir - gözden geçirme, lahza etme (dikkatle bakma) [düşünce değil]

teemmül - emelden gelir - düşünüp taşınma, etraflıca düşünme [düşünce değil]

tefelsüf - antik yunanca felsefe sözcüğünün Arapçalaştırılmış hali [düşünce değil]


Bu kelimelerin hepsinde bir türlü düşünmek var. Hepsi farklı şeyleri karşılıyorlar ancak genel kullanımda bunların yerlerine hep düşünce konuyor. Yani dediğiniz gibi bunlar tma olarka düşünce değil, yerlerine konuyor yanlışlık yapılıyor.

_________________________________________________________
_________________________________________________________

@heartsmagic konuşmalarımızı bir parantez içinde algıladığı için bir şey dememişti bana kalırsa. Çünkü yazdıktan sonra bir çizgi çekip asıl konuya geri dönüyorduk. İsteyen de oradan bakıyordu. Madem çok uzattık bitirelim. Benim sorularım da var tabii ki; o uzun yazıda görmemiş kimse.

Ben de Control yerine Ctrl derdim ancak bir de Tab tuşu var, tabi Back Space falan. Windows 7 sanal klavyede Tab "Sekme" olarak Back Space de Geri Al olarak çevrilmiş. Ancak Alt ve Ctrl'ye dokunulmamış. Tabi Shift de var Üst Karakter olarak. Google ve MS üst karakter diyor. Onları ne yapacağız.

Options için bazen Ayarlar ama genelde Seçenekler derim. Preferences için ise her zaman Tercihler. TBD Türkçe olsun diye aşırıya kaçmış bence.Firefox tercümesi biraz aşırı gibi bana kalırsa. İstisnalar yerine Ayrıcalıklar yazıyor, ondan sonra en basit Cancel için Vazgeç. Bana kalırsa onlar düzeltilmeli çünkü Ayrıcalıklar o kullanıldığı Seçenekler penceresinde saçma duruyor. Çünkü Resimleri Göstermemek etkin iken yanındaki ayrıcalıklar iyi durmuyor, tam anlamı vermiyor.

Bu arada benim de aklıma bir şey takıldı: Bilgisayarı yeniden başlata basınca "... istediğinizE emin misiniz" ve kapata basınca "... istediğinizDEN emin misiniz" çıkıyor. Ben 1.sini kullanıyorum ama biri daha doğru gibi geliyor bana.

Not: Düzelmedi alıntı.
Din; ilimle birleşirse nefaset, cehaletle birleşirse rezalet, siyasetle birleşirse de felaket olur.

Aequitas

19 sayfanın hepsini taramadım ama ilk mesajdaki iki kelime bana garip geldi.
1. Evolute=Eğeç
2. Host=Makine
Birincisi, "evolute" kelimesinin hangi cümlede ne manada kullanıldığını bilmek, ona göre anlam vermek gerek tabi ama "Eğeç" kelimesini -eğer Türkçe ise- ben ilk defa burada duydum. Bu kelimeye aşina olanların sayısının da çok az olacağını öngörüyorum. Dolayısıyla insanların daha iyi anlaması amacıyla yapılan bu işle tezat oluşturmaz mı.
İkincisi "host" için "makine" kelimesi biraz karşılıksız gibi duruyor. Tabi çeviri ekibi ince eleyip sık dokuyarak bu karara varmıştır neticede ama ne bileyim "sunucu" daha ideal gibi geliyor bana.

Son olarak çeviri ekibine ufak da olsa katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum. Launchpad'de herhangi bir çeviri yapmadım, zira bunun gerekliliğini ilk mesajı okuduktan sonra öğrendim. En kısa zamanda bir kaç çeviri yaparım. Yine de boş vakitlerimde eğer faydalı olabileceksem sevinirim. Şimdiden teşekkür ediyorum. Saygılarımla.

Launchpad hesabım: https://launchpad.net/~h-bardak


Öfkelenmeyin.
           Hz. Muhammed (sav)

heartsmagic

"eğeç" Türkçe ve aslında kelimenin tam karşılığı:

Alıntı Yapeğeç   İng. evolute
1. Bir eğri için, eğrilik özeklerinin gezeneği. 2. Bir yüzey için, onun başçıl eğrilik özeklerinin gezeneği olan iki yüzey.
BSTS / Matematik Terimleri Sözlüğü 1983

Buradaki yabancı olma durumu "eğeç" kelimesi için olduğu kadar "evolute" kelimesi içindir. Hatta "evolute" için olma ihtimali daha yüksek zira sık sık duyduğumuz bir şey değil.

"host" çeviri konusu da sıkıntılı biraz. "makine" kelimesi de tam karşılığı olmamasına rağmen bence "sunucu" bu çevirinin yerini almamalı zira onu karşılayan "server" gibi bir ecnebi karşılığı var. Evet, "host" kelimesi nadiren de olsa sunucular için kullanılsa da genele vurunca oran çok düşüyor. Sıkıntılı diyorum zira Wikipedia der ki:

Alıntı YapA network host is a computer connected to a computer network. A network host may offer information resources, services, and applications to users or other nodes on the network. A network host is a network node that is assigned a network layer host address.

Dictionary Reference der ki:
Alıntı Yap5.   computing  a computer connected to a network and providing facilities to other computers and their users
veya
Alıntı Yap1.  A computer connected to a network.
The term node includes devices such as routers and printers which would not normally be called "hosts".

Çeviri için "makine" tam karşılamasa da (ağa bağlı olmayanlar da makinedir) fena durmuyor buradan bakınca.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

Rbbt

O halde "host" kelimesi için uzun uzun "herhangi bir ağa bağlı bilgisayar" demeliyiz. Zaten bir ağ bağlantısı olmasa computer kelimesini kullanırlardı onun yerine.

Makine bence kullanılmamalı çünkü fazla genel. Elektronik aletlerin çoğu için makine diyebiliriz.
What happens when I become main source of a pain!!!

eribol

"host" kelimesi bana daha çok barınılan yer gibi görünüyor. Yuva gibi bir anlamı yok mu? Ayrıca herhangi bir internet veya yerel ağa bağlı olmasa da her bilgisayar kendi içerisinde bir ağ barındırmıyor mu?

alquirel

Host'un kelime manası ev sahibi demek. bizde öyle kullanılıyor en azından
Yuva kelimesi artık "socket" (veya "port") kelimelerinin karşılığı olarak yerleşti gibi, onu "host" kelimesinin karşılığı yapmak için geç kalmış sayılırız :)

maydin95

Ya host bildiğim kadarıyla bir çevrimiçi oyunda oyun oynarken oyunculardan gelen bilgilerin gönderildiği ve toplanan bilgilerin de diğer bilgisayarlara dağıtıldığı "ana makine"dir. Buna aslında sunucu da denilebilir ama konu oyunsa "ev sahibi" veya "ana makine" benim tercihim. Hem zaten host spor salonlarında ev sahibinin ecnebi karşılığıdır.
Din; ilimle birleşirse nefaset, cehaletle birleşirse rezalet, siyasetle birleşirse de felaket olur.

heartsmagic

İyice karışmış ortalık :)

@Rbbt, eğer öyle çeviri yaparsak dil ne zenginleşir ne de pratikliğini korur. Tanımları alıp kullanamayız çevirilerde, ya karşılık bulacağız ya da aynen geçireceğiz.

Buradaki kargaşa aslında aradaki ayrımın net olarak yapılamamasından kaynaklanıyor gibi. "host" kelimesi belirtildiği üzere "ev sahibi" demektir doğru, bizim dünyamızda da bazı yerlerde bu şekilde kullanılır. Örneğin Virtualbox gibi bir uygulama için kendisinin çalıştığı sistem "host" sistemdir, yani ev sahibi sistem. Kaldı ki cidden "host" da ev sahipliği yapan makine anlamına gelir. Her ne kadar çıkış olarak ağ temelli bir kavram olsa da artık günümüzde (bence) ağdan bağımsız hale gelmiştir.

Ortadaki karışıklığın bir nedeni de "server" ile "host" kavramlarının iç içice olmasından kaynaklanıyor galiba. Biz "server/sunucu" dediğimizde aklımıza hemen bir makine getiriyoruz, aslında yanlış bu. Sadece makine anlamında kullanılmaz sunucu kelimesi. Fakat genel anlamda artık kullanılır durumda ve önüne geçmek imkânsız zira "sunucu" kelimesi çıkış anlamından uzaklaşarak günümüzde neredeyse "de facto" haline gelmiş bildiğimiz makine anlamındaki "sunucu" kelimesi kullanlmaktadır.

Wikipedia'dan bir karşılaştırma koyalım buraya:







HostServer
Always a physical nodeCan be a physical node or a software program
Can run both server and client programsInstalled on a host
Provides specific servicesProvides specific services
Serves multiple users and devicesServes only clients

Görülebileceği üzere sunucu önerisi pek makul olmuyor. @maydin95'in önerisine gelirsek. "Ana makine" uygun gibi görünmekte fakat "ana bilgisayar" ve hatta yer yer "ana makine" olarak kullanılan başka bir karşılık vardır İngilizce'de: "mainframe". Şimdi, tutup ikisi için de aynı çeviriyi kullanırsak ortalık yine karışacaktır.

Bu kadar laf ettin, peki ne sonuç çıktı diyorsanız eğer :) tam olarak bilmiyorum diyorum. Gel gelelim ki ben çoktan beri bunun için "ev sahibi sistem" ya da "ev sahibi makine" karşılıklarını kullanıyormuşum:

http://forum.ubuntu-tr.net/index.php?topic=10970.msg135341#msg135341
http://forum.ubuntu-tr.net/index.php?topic=26826.msg322067#msg322067
http://forum.ubuntu-tr.net/index.php?topic=13800.msg169497#msg169497
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

Aequitas

@heartsmagic, aslında bir yandan da "host" gibi bazı kelimeleri olduğu gibi kullanmak daha mantıklı diye düşünüyorum. Hem bunun dilimizin zayıf olduğunu göstereceğini de düşünmüyorum. Çünkü bu teknolojiyi bulan kişi koymuş bu ismi ona. Eminim biz bulsaydık ve ona biz bir isim verseydik pek çok yerde bizim verdiğimiz isimle anılırdı. Tıpkı ilk olarak Prof. Dr. Hulusi BEHÇET'in bulduğu "Behçet Hastalığı" gibi. Çünkü tüm kullanıcılar onu bu isimle öğreniyor.
Mesela Launchpad'deki çevirilerden bazılarında "Compositing" diye bilinen masaüstü efekti geçiyor. Şimdi neresinden tutsam elimde kalacak bir kelime. Aslında kelime olarak en yakın manası "Alaşım" olabilir. Ama şimdi çeviri olarak bu kelimeyi "alaşım" ya da ne bileyim "bileşim" gibi çevirsek eminim ilgili cümlenin geçtiği programı kullanan kullanıcıların pek çoğunun kafasında koca bir soru işareti belirecektir. Düşünsenize, google'da alaşım efekti diye aratacak, kim bilir neler çıkacak karşısına. (Az önce baktım, çok ilginç şeyler çıkıyor gerçekten  :) )
Sözün özü, bazı kelimeleri, özellikle de artık kavram olarak oturmuş kelimeleri çevirmeden, olduğu gibi kullanmak daha mantıklı geliyor bana.


Öfkelenmeyin.
           Hz. Muhammed (sav)

heartsmagic

Mantıklı demeyelim yoksa dil cidden yozlaşır :) Zor diyelim, zira zor denince herkes hemfikir oluyor. Teknolojiyi kim sırtlıyorsa ister istemez onun dili siniyor diğer ülkelerin üzerine. Fakat böyle olduğunu kabul ederek işe başlarsak hiç kelime türetemeyiz ya da karşılık bulamayız. Bazı karşılıklar çok zor ancak bilinç sahibi olarak bizler bazıları için gayret göstermezsek kim gösterecek peki :)

Örneğin forumda "touchpad" için "imleçsürer" karşılığında hemfikir olmuştuk. Pardus tarafında da tartışılmıştı sanırım bu konu, onlar neye karar verdi bilemiyorum ancak biz çok benimsedik. En azından forumda bu tartışma içinde olmayan bazı üyelerin bile imleçsürer demeye başlaması beni mutlu ediyor. Bu bağlamda düşününce eğer varsa imkân karşılığı kullanmak -tabi makul olması şartıyla- bence daha güzel olur.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

Aequitas

Aslında doğru söylüyorsun. Benimki biraz daha tembel bir yaklaşım oldu.
İmleçsüreri ilk duyduğumda çok ilginç gelmişti ama şimdi hem alıştım, hem de çok beğeniyorum. Kim bulduysa tebrik etmek gerek.

Bu arada forumun şu malum kelimeyi otomatik olarak Türkçe'ye çevirme olayını iptal etsek hiç fena olmayacak. Çoğu başlıkta bu nedenle karışıklık çıkıyor.


Öfkelenmeyin.
           Hz. Muhammed (sav)

heartsmagic

İptal fikrini ara ara ben de düşünüyorum fakat kelimenin yerleşmesi için o karışıklıklara değer diyorum :)

İmleçsürer önerisi @ironic'e aittir:
http://forum.ubuntu-tr.net/index.php?topic=12835.0

Başlık ibretliktir :) Bir kelimeye karşılık arayışı şu kadar sayıdaki insan içinde bile ne kadar sancılı oluyor görmek isteyenler okuyabilir baştan sona.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

eribol

Ne başlıkmış yahu :) Hani sayfa sayısı ben de 5 görünüyor ki bu 100 ileti demek. Okumaya niyet ettim ama her bir ileti dolu dolu olunca kapattım gitti.

s.corpara

penalty kelimesini ne olarak kullansak daha doğru olur

hasanyılmaz

Alıntı yapılan: s.corpara - 16 Mart 2012 - 19:39:38
penalty kelimesini ne olarak kullansak daha doğru olur

'ceza' genel kullanımı..

s.corpara

Alıntı yapılan: hasanyılmaz - 16 Mart 2012 - 20:27:02
Alıntı yapılan: s.corpara - 16 Mart 2012 - 19:39:38
penalty kelimesini ne olarak kullansak daha doğru olur

'ceza' genel kullanımı..

bazı cümlelerde tam karşılığı gelmiyodu bende ceza olarak kullandım genel olarak ama :))) tekrar karşıma çıkarsa örnek olarakta kekleyebilrim :)

redrighthand

"Home" denen dizini "Ev" olarak çevirmeli miyiz yoksa özel isim muamelesi mi görmeli?