Özgür E-Kitap: Topluluk Sanatı

Başlatan fortran, 30 Eylül 2009 - 12:39:58

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fortran


Ubuntu Topluluk Yöneticisi Jono BACON, Dünyanın önde gelen özgür yazlımım yayınevlerinden O'Reilly Media'nın desteğiyle, "The Art of Community" (Topluluk Sanatı) kitabını yayımladı. Kitap, üretken ve eğlenceli topluluklar yaratmak için "güvenilir bir rehber" olmayı amaç ediniyor. Amazon'dan 35 dolara sipariş edilebiliyor.  Kitabın 394 sayfalık PDF hali, Creative Commons by-nc-sa (ticari olmayan türevlerini aynı haklarla dağıtma şartıyla) lisansıyla, Art Of Community Online web sitesinden indirilebiliyor.

Kitap, Jono BACON'un Canonical'daki tecrübelerine, ortak kurucusu olduğu LugRadio'nun podcastları ve LugRadio Live'e, KDE projesi üzerine yaptığı çalışmalara ve önemli açık kaynak konferanslarındaki söyleşilerine dayanıyor.

Kitap, topluluk planlaması, açık iletişim, iş akışı yönetimi, iyi bir şekilde topluluğu değerlendirerek projeler geliştirme/yürütme, iyi bir topluluk yönetiminin nasıl kurulacağı ve anlaşmazlıkların nasıl giderileceği gibi konuları ele alıyor.

Jono BACON, kitabın özgürce indirilebileceğini söyleyerek ekliyor: "Yalnızca bilgi üstündeki finansal engelleri aşmayı değil, toplulukların bu bilgiyi paylaşıma açabilmelerini amaçladım ve karşı karşıya kalabilecekleri senaryolar, fırsatlar ve problemler için içeriğin olabildiğince kullanışlı olmasını sağladım."

BACON blogunda, bir kitaba para verebilecek kadar gücü olan okuyucularını en azından bir basılı nüsha satın almaları konusunda ricada bulunarak, gelecekte O'Reilly'nin İnternet üzerinden indirmede özgür lisanslandırma sunabileceğini belirtiyor. Jono BACON, kitabının Amazon'da incelenmesi ve yorum bırakılmasından memnun olacağını da söylüyor.

Kaynak: The H Online

ozgurlukicin.com
Özgür yazılım dergisi: eniXma

heartsmagic

Zaten Jono'nun bu hareketli yaşamından bir kitap çıkması işten bile değildi :)
Müsait bir zamanda okumaya çalışalım. Haber için teşekkürler @fortran.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

ironic

Amazon üzerinde merak edip daha önce bakmıştım. Bu tür kitapların fiyatları oldukça yüksek. En azından şu an ben alamam. 


Bedreddin

#4
wiper, kitap çevirisi topluluk elinden çıkarsa okunamaz olabilir. Cümle kuruluşundan tutun, çevirmenin kelime seçimi bile çok ciddi fark yaratacaktır bölümler arasında. 350 sayfa çevirinin altına girebilecek tek kişiye de helâl olsun denir ancak. :) Arkadaşlar, eğer çevrenizde profesyonel çevirmenliğe ilk adımlarını atmak üzere olan ve kendisine referans olmasını isteyecek birileri varsa onlara duyurun bu işi. Belki onlardan bir şeyler umabiliriz.


Mesaj tekrarı yüzünden mesajınız birleştirildi. Bu mesajın gönderim tarihi : 30 Kasım 2009 - 13:22:29

Geçen gün can sıkıntısından biraz çevirdim. Okuyup heyecanlanmak, kitapevlerine ya da bu işe girebilecek çevirmenlere e-posta atmak isteyenler olursa diye koyuyorum buraya da. :)

Alıntı Yap
Saatim akşam altıyı vurduğunda, başımın belada olduğunu biliyordum. Her şeyden önce, geç kalmıştım ve bu pek havalı bir gecikme de değildi. 18 yaşında her şeyi boşvermiş biri ne kadar demode gözükebilirse o kadar demode gözüküyordum. Uzun saç, Iron Maiden tişörtü, bol cepli askeri pantolon ve bana büyük gelen bir deri ceket... Ailemin evinden çıktım, devasa hoparlörlerle ve aynaya taktığım ağaç şeklinde bir araba kokusuyla süslenmiş küçük vanıma bindim. "Yuvarlanma" [roll] zamanı gelmişti.

"Yuvarlanmak" iyimser kaldı. Onun yerine trafikte, hepsi "Michale Douglas'ın oynadığı o film bu soğuk İngiliz gününde gerçek olabilir mi, olamaz mı?" diye merak içinde bekleyen, Güney İngiltere'nin yarısıyla birlikte tampon tampona durduk.

Bu sinirlerime hiç de iyi gelmiyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, her şeye kızgın bir ergen olarak, "sinirler" genellikle umrumda olmazdı. Ama bu gece soframda onlara da yer vardı.

Görüyorsunuz ya, bu gece farklıydı. Bu gece alışılmadık bir şey yapıyordum, en azından, henüz 30 dakika geç kalmamışken; bir yandan "Number of the Beast" kasetim hayır olsun diye hi-fi tanrılarına ayinsel bir şekilde sunulurken ve otobanda kilometreleri devirirken bana harika bir fikirmiş gibi gelen bir şey...

Neyse ki, dünyanın en uzun metal yığını tumba sırası [conga line] biraz daha hızlanmaya karar verdi. Ne olduğunun farkına varmadan, kendimi daha önce hiç gitmediğim bir sokakta, hiç gitmediğim bir şehirde ve hepsi yalnızca basit bir simge etrafında toplanmış, daha önce hiç tanışmadığım insanlarla dolu bir odaya girmek üzere buldum.

Bir penguen.

Bir saat önce, aynı penguen gözüme çok hoş ve dost canlısı gözükmüştü. Temsil ettiği hareketin her şeyini kapsayan bir simgeydi, yeni bir teknoloji ve özgürlük nesli yaratacak bir sistem kurmak fikriyle ve ruhuyla bir araya gelmiş bir hareket... Bu yolculuğu, kimsenin bilmediği sokaklarda, kimsenin bilmediği şehirlerde ve birbirini tanımayan insanlardan kullanıcı grupları oluşturarak kutlayan bir hareket.

Zile bastıktan sonra, orada beklerken, aklımdan geçenlerin bunlarla alakası bile yoktu. Bunun yerine Jonathan E. J. Bacon'un beyni kışa hazırlanan bir karınca edasıyla, aynı anda hem bulunmak isteyip hem de bulunmak istemediğim bir mekana girerken; eşi benzeri görülmemiş, hat safhada bir rahatsızlık durumuna hazırlanıyordu.

Bu sırada, kapı açıldı ve Neil adında, yakışıklı sayılabilecek bir delikanlı beni evine aldı. Topluluk eğlenceli bir canavardır. Birçok insan – özellikle televizyonda yetenek gösterileri izleyen ve arada sırada pahalı bir restoranda ekmeğini yağa banarak yiyen insanlar – Neil gibi insanları anlayamazlar. Bu adam evini neden, internetten tanıdığı bir grup yabancıya, hem de hiç para almadan açmaya karar vermiştir? Neden bir gecesini çay içerek ve "Emacs" denilen bir şey hakkında espriler yaparak geçirmek ister? Ve neden afişler, bir e-posta grubu, masrafını kendi cebinden karşıladığı bir internet sitesi için kaynak yaratmış, grup için bir ödünç kitap servisi başlatmış, hatta bisküviler ve çay için bir ton para bayılmıştır?

Bunu anlamıyor gibi gözükenlerden birisi de Neil'in karısıydı. Kafası karışmış bir şekilde, ve bize onun "internet arkadaşları" diyerek Neil'in sevdiceği bu geceyi, ortalıkta dolanıp ilgiliymiş gibi yapmaktansa, uzun süredir ziyaret edilmemiş (ya da muhtemelen hatırlanmak istememiş) bir akrabasını ziyaret ederek geçirmeye karar vermiş.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
      bu hasret bizim!