Steve Jobs Hayatını Kaybetti

Başlatan barış, 06 Ekim 2011 - 10:13:52

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Monarch

Alıntı yapılan: ahmetturan - 06 Ekim 2011 - 14:13:01

stanford üniversitesi mezuniyetindeki konuşma.

konuşma metninin Türkçesi:

"bugün dünyanın en iyi üniversitelerinden birinin diploma töreninde sizlerle birlikte olmaktan onur duyuyorum. ben üniversiteden hiç mezun olmadım. doğruyu söylemek gerekirse, mezuniyete en yaklaştığım an da bu an!

sizlere hayatımla ilgili üç hikaye anlatacağım. hepsi bu. büyütülecek birşey değil. sadece üç hikaye.

ilki noktaları birleştirmekle ilgili.

ilk 6 aydan sonra reed üniversitesinde derslere girmeyi bıraktım, ancak gerçek anlamda okulu bırakana kadar bir 18 ay kadar daha okulda kaldım. okulu neden bıraktım?

olay ben doğmadan başlamıştı. biyolojik annem genç, evlenmemiş bir üniversite mezunuydu ve beni evlatlık vermeye karar vermişti. beni üniversite mezunu bir çiftin evlatlık almasını çok istiyordu, sonunda da bir avukat ve karısı tarafından alınmam için herşey hazırdı. tek sorun, ben ortaya çıktıktan sonra, beni evlat edinecek çiftin esasında bir kız çocuğu istediklerini anlamış olmalarıydı. bir gece yarısı, bekleme listesinde olan müstakbel aileme bir telefon geldi: "elimizde beklenmedik bir erkek bebek var, onu istiyor musunuz?". onlar da "tabii ki" diye yanıtladılar. biyolojik annem, annemin üniversiteyi, babamın ise liseyi bile bitirmemiş olduğunu öğrendiğinde evlatlık verme işlemini tamamlayacak son kağıtları imzalamayı reddetti. ancak birkaç ay sonra, ailemin beni üniversiteye yollayacaklarına dair söz verdikten sonra ikna oldu.

ve 17 sene sonra üniversiteye başladım ama saf bir şekilde neredeyse stanford kadar pahalı bir okul seçtim, ve emekçi ailemin bütün birikimleri benim okul parama gidiyordu. altı ay sonra, buna değmeyeceğini farkettim. hayatımla ilgili ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu ve üniversitenin de bunu bulmam için bana nasıl fayda sağlayacağını çözememiştim. ve orada durmuş ailemin hayat boyu biriktirdiği parayı harcıyordum.. sonuçta okulu bırakmaya ve herşeyin yoluna gireceğine inanmaya karar verdim. o zaman çok korkutucu gelmişti ama geriye dönüp baktığımda hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biri olduğunu görüyorum. okulu bıraktığım an, zorunlu fakat gereksiz olan ve ilgimi çekmeyen tüm dersleri almama gerek kalmamıştı. böylece sadece bana ilginç gözüken derslere girebilecektim.

bu aslında hiç de romantik bir durum değildi. yurt odam olmadığından arkadaşlarımın odalarında yerde yatıyor, kola şişelerinin 5 sentlik depozitolarıyla yemek alıyor, her pazar akşamı güzel bir yemek yemek için 7 mil uzaktaki hare krishna kilisesine gidiyordum. çok güzeldi. merakım ve sezgilerim sayesinde içine düştüğüm çoğu şey daha sonra benim için paha biçilmez deneyimlere dönüştü.

bir örnek vereyim: o zamanlar reed üniversitesi muhtemelen ülkedeki en iyi kaligrafi dersini veriyordu. kampüsteki her poster, çekmecelerdeki her etiket, çok güzel şekilde elle kaligre edilmişti. okulu bırakmış olduğum ve zorunlu dersleri almak zorunda olmadığım için kaligrafi dersi alıp nasıl yapıldığını öğrenmeye karar verdim. serif ve san serif yazı karakterleri, değişik harf kombinasyonları arasındaki boşluğu ayarlama ve harika bir tipografiyi harika yapanın ne olduğu hakkında çok şey öğrendim. çok güzeldi; tarihsel ve sanatsal olarak o kadar inceydi ki bilim hiçbir şekilde bunu yakalayamazdı ve ben bunu muhteşem buldum. bunların hayatımda pratik bir uygulama bulma olasılığı yoktu. ama on sene sonra, ilk macintosh'u tasarlarken, bir anda aklıma geliverdi. bunların hepsini mac'te kullandık. mac güzel bir tipografiye sahip ilk bilgisayardı.

eğer o derse hiç girmemiş olsaydım, mac hiç çok yönlü yazı karakterlerine veya boşlukları doğru orantıda kullanan fontlara sahip olmayacaktı. windows da mac'ten kopyaladığına göre, hiçbir kişisel bilgisayarın bunlara sahip olmayacağı muhtemeldir. okulu bırakmamış olsaydım, o kaligrafi dersine girmemiş olacaktım, ve kişisel bilgisayarlar şu an sahip oldukları o harika tipografiye sahip olamayabileceklerdi. tabii ki üniversitedeyken noktaları ileriye bakarak birleştirmek imkansızdı. fakat on sene sonra geriye dönüp baktığımda herşey çok ama çok berraktı.

tekrar söylüyorum, noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz; onları sadece geriye baktığınızda birleştirebilirsiniz. noktaların gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmanız gerekiyor. bir şeye güvenmelisiniz - tanrıya, cesaretinize, kaderinize, hayata, karmaya, herhangi bir şeye. bu yaklaşım beni hiçbir zaman yolda bırakmadığı gibi hayatımı da bütünüyle değiştirdi.

ikinci hikayem sevgiyle ve kaybetmekle ilgili.

hayatımın erken bir döneminde neyi sevdiğimi bulduğum için şanslıydım. woz (steve wozniak) ve ben apple'ı 20 yaşındayken ailemin garajında kurduk. çok yoğun çalıştık, ve 10 sene sonra apple garajdaki iki kişiden, 4000 çalışanı olan 2 milyar dolarlık bir şirkete dönüşmüştü. en nadide ürünümüz macintosh'u piyasaya sürdüğümüzde ben 30 yaşına yeni basmıştım.

ardından kovuldum.

kendi kurduğunuz bir şirketten nasıl kovulabilirsiniz? şöyle: apple büyük bir şirket haline geldiği için biz de şirketi benimle birlikte yönetebilicek, yetenekli olduğuna inandığım birini işe aldık ve ilk sene işler iyi gitti. fakat daha sonra, geleceğe yönelik görüşlerimiz farklılık göstermeye başladı ve bir noktada koptu. bu noktada yönetim kurulumuz onun tarafında yer aldı. sonuçta 30 yaşında dışarıda kalmıştım. hem de herkesin gözü önünde. hayatımın odak noktası olan şey bir anda yokolmuştu, bu büyük bir yıkımdı.

birkaç ay ne yapacağımı bilemedim. bir önceki girişimci nesli yüz üstü bırakmış, rütbe tam bana teslim edilirken onu elimden düşürmüş gibi hissetmiştim. dave packard ve bob noyce'dan bu başarısızlığım için özür diledim. fazla göz önünde olan bir başarısızlık sembolü olmuştum ve vadiden kaçmayı bile düşündüm. fakat içimde bir şeyler uyanmaya başladı, yaptığım işi hala sevdiğimi farkettim. apple'da olanlar bunu en ufak şekilde değiştirememişti. dışlanmıştım ama hala aşıktım. ve yeniden başlamaya karar verdim.

o zaman farkına varmamıştım ama apple'dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey olmuştu. başarılı olmanın ağırlığı yeniden başlamanın hafifliğiyle yer değiştirmişti, hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değildim. hayatımın en yaratıcı dönemine girmek üzere özgürleşmiştim.

sonraki beş sene next adında bir şirket kurdum, pixar adında başka bir şirket, ve eşim olacak inanılmaz kadına aşık olmuştum. pixar'da dünyanın ilk bilgisayar animasyon filmi toy story'yi yarattık ve şu an dünyanın en başarılı animasyon stüdyosuyuz. inanılmaz olaylar zincirinden sonra, apple next'i satın aldı, ben apple'a döndüm ve apple'ın yenilenmesinin kalbinde next'te geliştirdiğimiz teknoloji yatıyor. ve laurence ile harika bir aile kurduk.

apple'dan kovulmamış olsaydım bunların hiçbirinin olmayacağından son derece eminim. tadı çok kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı.

bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. sakın inancınızı kaybetmeyin.

devam etmeme sebep olan şeyin yaptığım işe olan aşkım olduğuna ikna olmuş durumdayım. neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. ve bu aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir. işiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu harika bir iş olduğuna inandığınız şeyi yapmanızdır. ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer. henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin.

durulmayın. tüm gönül meseleleri gibi, onu bulduğunuz zaman anlayacaksınız. ve her büyük ilişki gibi, seneler geçtikçe daha da güzelleşecek. yani bulana kadar devam edin. yılmayın.

üçüncü hikayem ölüm hakkında.

on yedi yaşındayken, şöyle bir şey okumuştum:

"her gününü, hayatının son günüymüş gibi yaşarsan, günün birinde haklı çıkarsın."

bu cümle beni çok etkilemişti ve o günden bu yana, yani 33 yıldır, her sabah aynaya bakıp, kendi kendime hep şunu sordum: "eğer bugün hayatının son günü olsaydı, bugün (normalde) yapacağın şeyleri yapmak ister miydim?" uzun süre art arda, "hayır," yanıtını verdiğimde, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anladım.

insanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları - tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.

kaybedecek bir şeyler olduğu (tuzak) düşünceyi yok etmenin en iyi yolu insanın öleceğini hatırlamasıdır. zaten çıplak ve savunmasızsın. yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir neden yok.

bir yıl kadan önce bana kanser teşhisi kondu. sabah 7:30'da girdiğim ultrasonda pankreastaki tümör bariz bir şekilde görünüyordu. bense pankreasın ne olduğunu bile bilmiyordum. doktorlar bu tip bir kanserin tedavisinin neredeyse imkansız olduğunu ve üç ila altı aydan fazla yaşamayı beklemememi söylediler. bu, çocuklarınıza ilerideki 10 yıl içinde söyleyeceklerinizi birkaç ay içinde söylemeye çalışmak demekti. bu, aileniz rahatı için gerekli herşeyin kısa zamanda yapılması demekti. bu veda etmek demekti.

bütün gün o teşhisle yaşadım. akşama doğru biyopsi yapıldı, boğazımdan bir endoskop soktular, mide ve bağırsaklarımdan geçerek bir iğneyle pankreasımdaki tümörden birkaç hücre aldılar. ben narkozla uyutulmuştum, fakat eşimin söylediğine göre doktorlar alınan hücreleri mikroskobun altına koyduklarında sevinç çığlıkları attığını söyledi. benim kanserim ameliyatla tedavi edilebilecek bir türdenmiş. ameliyat oldum ve şimdi iyileştim.

beni ölüme en çok yaklaştıran olay budur ve umarım uzun yıllar boyunca bir daha bu denli yaklaşmam. bu deneyimi yaşamış biri olarak diyebilirim ki ölüm faydalı fakat sadece entelektüel bir kavramdır.

hiç kimse ölmek istemez. cennete gitmek isteyenler bile, oraya gitmek uğruna ölümü göze almak istemezler. oysa ölüm hepimizin ortak sonu. şimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. bunun böyle de olması gerekir, çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. hayat'ın değişim ajanı. yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi. şu an için yeni sizsiniz, ama günün birinde, üstelik pek yakında siz de eskiyecek ve aradan çıkarılacaksınız. bu kadar acımasız olduğum için üzgünüm, ama gerçek bu.

zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın. başkalarının düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşama dogmasına takılıp kalmayın. başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğinizi bilirler. bunun dışındaki herşey ikinci planda.

gençliğimde, bizim neslin kutsal dergilerinden biri sayılan, the whole earth catalog adında inanılmaz bir yayın vardı. menlo park yakınlarında yaşayan steward brand adında biri tarafından şiirsel bir tarzla kaleme alınmıştı. size anlattığım bu olay, 1960'lardan kalma, masa üstü bilgisayarlardan ve bilgisayar destekli yayınlardan önce, yani bu dergi daktilolar, makaslar ve polaroid kameraların yardımıyla yapılmıştı. google ortaya çıkmadan 35 yıl önce, dergi formatında bir google gibiydi: idealistti, anlaşılır bilgiler ve harika görüşlerle doluydu.

stewart ve ekibi bunun birçok baskısını yayımladılar ve dergi miyadını doldurduğunda son bir baskı yaptılar. 1970'lerin ortalarıydı, o zamanlar sizin yaşlarınızdaydım. son baskının arka kapağında, sabahın erken saatlerinde çekilmiş bir yol fotoğrafı vardı, hani her maceracının kendini otostop çekerken bulabileceği yollardan biri.

fotoğrafın altında şu sözler yer alıyordu: "aç kalın, budala kalın (stay hungry. stay foolish)." aramızdan ayrılırken bize verdikleri veda mesajları buydu. aç kalın, budala kalın. kendim için hep bunu diledim. ve şimdi, sizin için de aynı dilekte bulunuyorum:

aç kalın, budala kalın.

hepinize çok teşekkür ederim."

steve jobs

tab

Apple,mac,iphone sevmesemde gerek hayatı gerekse teknoloji hayatına kazandırdığı şeyler göz önüne alındığında deyim yerindeyse 'yiğidi öldür hakkını ver' diyor insan kedine;her ne kadar bu markalar kişilerce sevilsede  sevilmesede Steve Jobs'ın yokluğunun hissedeleceğini düşünüyorum.


Alıntı Yapaç kalın, budala kalın.


çok baktım ama tam anlamıyla oturmayan şeyler var yukarıdaki cümleyi açmak gerekirse ne ifade etmek istiyor?sizce..

KemalALKIN

Alıntı yapılan: tab - 08 Ekim 2011 - 20:03:37
Apple,mac,iphone sevmesemde gerek hayatı gerekse teknoloji hayatına kazandırdığı şeyler göz önüne alındığında deyim yerindeyse 'yiğidi öldür hakkını ver' diyor insan kedine;her ne kadar bu markalar kişilerce sevilsede  sevilmesede Steve Jobs'ın yokluğunun hissedeleceğini düşünüyorum.


Alıntı Yapaç kalın, budala kalın.


çok baktım ama tam anlamıyla oturmayan şeyler var yukarıdaki cümleyi açmak gerekirse ne ifade etmek istiyor?sizce..

yani çalışmayanlar aç kalır öyle kişilerede "budaladır; çalışmayıp aç kalmak şeklinde söylüyor :) (biraz cümle yapıları ve kullandıkları kelimeler dilimizde garip oluyor)

şunu öğütlüyor aç kalmamak için çalışmanız lazım ve bunu bir dergide görmüş :)
www.tckemal.ist

Felâsife

Alıntı yapılan: tab - 08 Ekim 2011 - 20:03:37
çok baktım ama tam anlamıyla oturmayan şeyler var yukarıdaki cümleyi açmak gerekirse ne ifade etmek istiyor?sizce..

Bence Steve Jobs da bu sözün ne anlama geldiğini bilmiyordu, :) sonuçta eline bir mikrofon verilmiş ve konuş denmiş o da bildiğince konuşmuş, zaten kendisi de bir düşünce insanı değil, ne konuşsun, o da hayatını anlatmış, başarıya getirmiş vs.
Bu söz bizde olsa tasavvuftan dolayı bir anlam bulur ve anlamıda vardır ama Amerikan kültüründe; uzak doğu veya Hint taraflarında ki gibi bir felsefe olmayınca söz anlamsız kalıyor.
Aç kalın
Budala kalın :D
Bir şekilde bu söz Amerikan medyasında çıkmış ama bu söz onlara ait değil.
Budala tasavvufta abdâl'ın diğer adıdır, bu da bir rütbedir öyle basit bir şeyde değildir.

Ayrıca aç kalmakla da budala olunmaz ama artık bizde de kavramlar değerini yitirdiği için, bu tip şeyleri anlayamayan bir nesiliz..hepimiz.
Maceraya hazır mısın!  Bir BSD almaz mısın?

ahmetturan

Alıntı Yap
Ayrıca aç kalmakla da budala olunmaz ama artık bizde de kavramlar değerini yitirdiği için, bu tip şeyleri anlayamayan bir nesiliz..hepimiz.

doğru söze ne denir...
boş zaman mahsûlleri
qtHesap
qtRehber

cagriemer

Yahu arkadaslar yapmayin, etmeyin. "Stay hungry, stay foolish" derken kelimeleri gercek anlaminda kullanmiyor adam. Yaptiklarinizla asla yetinmeyin, daha fazlasini isteyin. Yeniliklere acik olun ve ideallerinizi, hayallerinizi gerceklestirmek icin risk alin demeye getiriyor sozu.

heartsmagic

Alıntı yapılan: KemalALKIN - 08 Ekim 2011 - 03:12:43
neresi olduğunu farkedemedim malesef neymiş söyleyin bana acaba ne yaptık

İnsan yazdığı iletide nerenin silindiğini hatırlamıyorsa ya hafızası çok zayıftır ya da söylemleri kendisi için bile değerli değildir. İnsanları kendi inandığımız din üzerinden yargılamak en azından bu forumun işi değil. Bak, doğru veya yanlış olayına bile girmiyorum, benim için doğrudur belki, başkası için değildir. Bu nedenle, kim, öldükten sonra nereye gider, hali orada ne olur gibi konular bu forumun işi olmamalı. Sildiğim yer yönetim bulumunda duruyor, eğer çok ısrar eder de görmek istersen buraya da taşıyabilirim, fakat gerek yok buna.

Alıntı yapılan: eribol - 08 Ekim 2011 - 02:12:12
Ölen her kişinin son anında vicdanıyla hesap veremediği hiçbir şey olmamasını dilerim. Başarıları için ezdiği vicdanlara kendi vicdanıyla cevap verebiliyorsa ne âlâ. Ortada bir başarı varsa ve bu başarı vicdanın göz ardı edilmesiyle elde edilmişse, başarıdan çok vicdansızlık gözüme gelir. Başarısının pekala karşılığını bulmuştur peki ya vicdansızlığının?

Eğer başarı konusu benim sözlerim üzerineyse tekrar etmek isterim bazı şeyleri. Başarılı olan bir insanın diğer yönlerini tartışmadım ben, zaten tartışsam, tartışacak olsam Hitler örneğini vermezdim. Yeri geldiğinde Apple'ın satış politikasını, toplumların da bu ürünler üzerindeki bana kalırsa "gereksiz" bağlılıklarını etrafımda sıkça tartışıyorum zaten. Kaldı ki bu bağlılık ve tüketim çılgınlığı olmasa Apple da bu günlerde olmazdı belki. O tartışmalar arasında kabul ettiğim tek nokta adamların bu konudaki başarısıdır. Ürünlerini de belirli bir yere kadar başarılı bulurum. Kendim bir Apple ürünü kullanır mıyım? Hayır. Fakat başarıyı kabul etmek için illa bu noktaya bağlı olan diğer durumları da kabul etmek gerekmez.

Kısacası Steve Jobs'u başarı bulmak, çığır açıcı icraatını kabul etmek, benim veya kimsenin GNU/Linux felsefesi ile alakalı olmamalıdır.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

KemalALKIN

Alıntı yapılan: heartsmagic - 09 Ekim 2011 - 13:14:13
Alıntı yapılan: KemalALKIN - 08 Ekim 2011 - 03:12:43
neresi olduğunu farkedemedim malesef neymiş söyleyin bana acaba ne yaptık

İnsan yazdığı iletide nerenin silindiğini hatırlamıyorsa ya hafızası çok zayıftır ya da söylemleri kendisi için bile değerli değildir. İnsanları kendi inandığımız din üzerinden yargılamak en azından bu forumun işi değil. Bak, doğru veya yanlış olayına bile girmiyorum, benim için doğrudur belki, başkası için değildir. Bu nedenle, kim, öldükten sonra nereye gider, hali orada ne olur gibi konular bu forumun işi olmamalı. Sildiğim yer yönetim bulumunda duruyor, eğer çok ısrar eder de görmek istersen buraya da taşıyabilirim, fakat gerek yok buna.

Alıntı yapılan: eribol - 08 Ekim 2011 - 02:12:12
Ölen her kişinin son anında vicdanıyla hesap veremediği hiçbir şey olmamasını dilerim. Başarıları için ezdiği vicdanlara kendi vicdanıyla cevap verebiliyorsa ne âlâ. Ortada bir başarı varsa ve bu başarı vicdanın göz ardı edilmesiyle elde edilmişse, başarıdan çok vicdansızlık gözüme gelir. Başarısının pekala karşılığını bulmuştur peki ya vicdansızlığının?

Eğer başarı konusu benim sözlerim üzerineyse tekrar etmek isterim bazı şeyleri. Başarılı olan bir insanın diğer yönlerini tartışmadım ben, zaten tartışsam, tartışacak olsam Hitler örneğini vermezdim. Yeri geldiğinde Apple'ın satış politikasını, toplumların da bu ürünler üzerindeki bana kalırsa "gereksiz" bağlılıklarını etrafımda sıkça tartışıyorum zaten. Kaldı ki bu bağlılık ve tüketim çılgınlığı olmasa Apple da bu günlerde olmazdı belki. O tartışmalar arasında kabul ettiğim tek nokta adamların bu konudaki başarısıdır. Ürünlerini de belirli bir yere kadar başarılı bulurum. Kendim bir Apple ürünü kullanır mıyım? Hayır. Fakat başarıyı kabul etmek için illa bu noktaya bağlı olan diğer durumları da kabul etmek gerekmez.

Kısacası Steve Jobs'u başarı bulmak, çığır açıcı icraatını kabul etmek, benim veya kimsenin GNU/Linux felsefesi ile alakalı olmamalıdır.


onda gözlerim bulanıyordu ve uykuydum hafızamda sorun yok geri hatırladım birileri rahmet eylesin demeyin deyince bende örnek olarak yazdım :)
www.tckemal.ist

BayboraKaan

Lütfen konu basligini dagitmadan kimsenin dini degerlerine uzanmadan konuya devam edelim yoksa bu konu fazla uzamadan kilidi yiyecege benziyor.

eribol

@heartsmagic; yazdıklarımda bir atıf yok. Bu benim genel görüşüm. Kimseye bir eleştiri yok, yerme yok. Başlık başarılı birinin ölümü, başarı büyük çoğunlukla farkedilir hele başarı sahibi öldüyse yere göğe sığdırılamaz. Oysa bana göre başarının arkasında bir haksızlık ve zulüm var ise bu da çekinilmeden dile getirilmelidir. Bunu dile getirmek onun başarısız olduğunu söylemekle bir değil.

Senin verdiğin Hitler örneğiyle gidersek; Hitler Almanya'sında belki zamanının 50 yıl ilerisindeki teknolojiler gelişmiştir. Çok acıdır ki bazı bilimsel başarılarda yakılmış, öldürülmüş, işkenceden geçirilmiş insanlar sayesinde(!) yapılmıştır. Şimdi ortada bir başarı var mı? Var ama zulümle abad olmuş bir başarıdır bu. Belki Hitler savaşı kaybetmeseydi biz Hitler'in zulmünü değilde bu başarılarını konuşuyorduk. Yanlış anlaşılmasın Steve Jobs böyle yapmış mıdır bilmiyorum o kadar detaylı araştırmadım ama eğer yapmışsa açıkçası ben buna bakarım. Başarısının hakkını zaten almış, öyle olmasaydı o pankreas kanseri ile bunca zaman yaşaması mümkün olamazdı.

Sanırım bu yazdıklarımda senin yazdıklarına herhangi bir atıf yok. Zaten işin GNU kısmına hiç girmemişim. Bu gibi şeylerin saf vicdan ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

heartsmagic

Başarılı olma konusundan gidilince üzerime aldım biraz, gerçi hâlâ öyle görünüyor :)

Başarılı olma durumu basittir, ne şekilde yapıldığını hiç tartışmadım ben. Başarı salt olarak vardır veya yoktur, mesele bu. Steve Jobs'un o başarıyı yakalarken nasıl yaptığyla ilgili şeyler de yazabilirdim, fakat o biraz laf salatası oluyor. Çinli çocuklar falan kısmı sadece Apple değil, günümüzdeki birçok şirket için uygulanan bir şey. Sırf bu mesele için benim kendisini başarılı bulmam GNU/Linux felsefemi çok etkilemese gerek, benim meramım buydu ki sen aslında o yöne değinmediğini belirtmişsin.

Steve Jobs başarılı birisiydi, zamanında çok başarılı işler yapmıştı, bunu kabul etmem de beni GNU/Linux'tan uzaklaştırmaz.
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.

eribol

Ben de Hitler'i başarılı bulmuşum, bu mantıkla bende nazi mi oluyorum :D Ben farklı noktaya benzer kavramlarla değindim sadece.

Başarılı bulmak ve GNU felsefesi için; Kırmızıya Kırmızı demek kadar doğaldır, Steve Jobs'u başarılı bulmak bana göre. Aksi halde GNU felsefesi yalanı da beraberinde getiriyor demek olur :) Ama sevmek ayrı bir durum elbette. O konuda bende kapitalist bir şirketin sevilmesini hoş görmüyorum açıkçası.

hesin

#37
öncelikle konu s.jobs'un ölümü(ydü)....ben de s.jobs'un herkeste olmayan,nadir bulunan bir yaratıcılığının olduğunu belirttim ve bunu takdir edilmesi gereken bir durum olduğunu söyledim.ve ben bunları söylerken de apple denen şirketin kapitalist şirket anlayışının yaptığı,yapmakta olduğu ve (büyük ihtimalle)yapacağı olduğu icraatleri savunmadığımı da belirttim.

Evet Steve jobs olmasaydı çok şey eksik kalacaktı veya çok geç keşfedilecekti.Bence yaratıcılığını ,azmini ,buluşlarını takdir etmek  gnu/linux felsefesiyle de çelişen bir tarfı da yoktur...

BayboraKaan

Konu gereksiz yere uzamaya basladi. Herkes topragi bol olsun dedi ve konu kapandi.

heartsmagic

Sevmek konusu da ne için sevildiğine bağlı :) Seviyorum çünkü adam kapitalistti diyen çıkarsa tutup bir yerden eleştirebilir belki bazıları. Gerçi ona ben yine itiraz ederim o ayrı, tartışır dururuz insanlarla.

Not: Konumuz da kapanmış zaten :)
Hayattan çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır.
Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkân var mıdır?


Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.